sarsak

sarsak
sf., -ğı
1) Yaşlılık, hastalık vb. sebeplerle güçsüz kalarak vücudu titrer gibi sarsılan (kimse)
2) Değişken, doğru dürüst olmayan

Gittiği yerden habersiz, kendi sarsak ahlak değerlerine bağlı yaşamaktadır.

- S. İleri
Birleşik Sözler

Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.

Игры ⚽ Нужно сделать НИР?

Look at other dictionaries:

  • sarsak sursak — zf. Sarsakça, sarsılarak Sarsak sursak bir yürüyüşle cenaze sahibine sokulur. H. R. Gürpınar …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • sarsakça — sf. 1) Titrer gibi, sarsak 2) zf. Sarsak bir biçimde, titreyerek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • eğretileme — is. 1) Eğretilemek işi Kendi sarsak ahlak değerlerine bağlı yaşamaktadır. Bu da ilginç bir eğretilemeyle romana yedirilir. S. İleri 2) ed. İstiare …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • orospu bohçası — is., hlk. 1) Derli toplu olmayan, sarsak ve düğümlü, düğümleri tavşan kulaklı, kötü düzenlenmiş bohça 2) Acele yapılmış, fındık yerine az miktarda ceviz konmuş, ekmek içi iyi ezilmemiş, sarımsakları diş diş kalmış bir tür tarator …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • sarsaklık — is., ğı Sarsak olma durumu Kendini idare edemeyen bir milletin sarsaklığını görerek daha ziyade çıldırıyordu. Ö. Seyfettin …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Share the article and excerpts

Direct link
Do a right-click on the link above
and select “Copy Link”