sarsak sursak — zf. Sarsakça, sarsılarak Sarsak sursak bir yürüyüşle cenaze sahibine sokulur. H. R. Gürpınar … Çağatay Osmanlı Sözlük
sarsakça — sf. 1) Titrer gibi, sarsak 2) zf. Sarsak bir biçimde, titreyerek … Çağatay Osmanlı Sözlük
eğretileme — is. 1) Eğretilemek işi Kendi sarsak ahlak değerlerine bağlı yaşamaktadır. Bu da ilginç bir eğretilemeyle romana yedirilir. S. İleri 2) ed. İstiare … Çağatay Osmanlı Sözlük
orospu bohçası — is., hlk. 1) Derli toplu olmayan, sarsak ve düğümlü, düğümleri tavşan kulaklı, kötü düzenlenmiş bohça 2) Acele yapılmış, fındık yerine az miktarda ceviz konmuş, ekmek içi iyi ezilmemiş, sarımsakları diş diş kalmış bir tür tarator … Çağatay Osmanlı Sözlük
sarsaklık — is., ğı Sarsak olma durumu Kendini idare edemeyen bir milletin sarsaklığını görerek daha ziyade çıldırıyordu. Ö. Seyfettin … Çağatay Osmanlı Sözlük