pusulayı şaşırmak — 1) güç bir duruma düşerek ne yapacağını bilememek Aramızda bir profesör, bir de doçent vardı, hepimiz çoktan pusulayı şaşırmıştık. B. R. Eyuboğlu 2) doğru tutum ve davranıştan ayrılmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
endazeyi şaşırmak — ne yapacağına karar verememek, eli ayağı dolaşmak Biri bu konuda damarına basınca endazeyi şaşırıyor, kendine hükmedemiyordu. N. Araz … Çağatay Osmanlı Sözlük
hangi peygambere kulluk edeceğini şaşırmak — kimin sözünü yerine getireceğini bilemeyerek şaşkınlık içinde kalmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
feleğini şaşırmak — argo ummadığı bir durumda kalmak, şaşkınlık içine düşmek Bir gün burada koyu ateş renginde bir hotoz görmüştür ki feleğini şaşırmıştır. S. Birsel … Çağatay Osmanlı Sözlük
lafını şaşırmak — ne diyeceğini bilememek, şaşırarak başka şeyler söylemek … Çağatay Osmanlı Sözlük
yolunu şaşırmak — yanlış yola sapmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
neye uğradığını bilememek (veya anlamamak veya şaşırmak) — ansızın üzücü, sıkıcı, neşeli, güzel veya hoş bir durumla karşılaşmak Martı gibi, şiirli duygu dolu bir oyunla karşılaşınca neye uğradığını şaşırır. N. Cumalı … Çağatay Osmanlı Sözlük
aklını şaşırmak — yerinde olmayan bir iş yapmak, yersiz düşünmek Bu kadar genç bir kızla evlenmek için Şakir amca aklını şaşırdı herhâlde. P. Safa … Çağatay Osmanlı Sözlük
apışıp kalmak — şaşırmak Bu sonsuzluğun içinde işte besbelli sen de kendini kaybederek apışıp kalmışsın. H. R. Gürpınar … Çağatay Osmanlı Sözlük
küçük dilini yutmak — şaşırmak, donakalmak Kadıncağız beni bu hâlde görünce az kalsın küçük dilini yutacaktı. Y. K. Karaosmanoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük