tembih etmek — bir şeyin belli biçimde ve yolla yapılmasını istemek, söylemek, uyarmak Ertesi gün ayrılırken tekrar oradan geçmemi sıkı sıkı tembih ediyorlar. H. E. Adıvar … Çağatay Osmanlı Sözlük
tembih — ısrar … Beypazari ağzindan sözcükler
ikaz — is., Ar. īḳāẓ 1) Uyarma, uyarı, dikkat çekme, ihtar, tembih 2) esk. Uyandırma Birleşik Sözler ikaz lambası ikaz yeleği Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller ikaz etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
salavat parmağı — is. İşaret parmağı Dur bak ben sana neler yaparım diye salavat parmağından maadasını yumarak ve yalnız o parmağını kaldırarak verilen tembih ve tehdit işareti gibi bir şey oldu. A. Mithat … Çağatay Osmanlı Sözlük
sıkılamak — i 1) Sıkı duruma getirmek 2) Sıkıştırmak 3) Dolma tüfek, tabanca vb. ateşli silahları ağızdan doldurup sıkıştırmak 4) İyice tembih etmek 5) mec. Bunaltmak 6) mec. Zorlamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
tembihlemek — nsz Uyarmak, hatırlatmak, tembih etmek Daha dünden tembihlemişti, herkes erken gelecek diye. T. Buğra … Çağatay Osmanlı Sözlük
tembihlenmek — nsz Tembihleme işi yapılmak, tembih edilmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
tembihli — sf. Uyarılmış, hatırlatılmış, tembih edilmiş Güzide nin evinde de her ihtiyat tertibi alınmış. Hizmetçiler tembihli. M. Ş. Esendal … Çağatay Osmanlı Sözlük
tembihsiz — sf. Uyarılmamış, hatırlatılmamış, tembih edilmemiş … Çağatay Osmanlı Sözlük
uyarı — is. 1) Herhangi bir konu, sorun üzerine ilgi çekme, ikaz, ihtar, tembih Kentin yaşlılarının da düşüncelerini aldılar. Onların uyarılarına uydular. H. Taner 2) biy. Organizmada uyarım yaratan güç Birleşik Sözler erken uyarı … Çağatay Osmanlı Sözlük