fenersiz yakalanmak — beklenmedik bir zamanda istenmeyen bir durumla karşılaşmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
hazırlıksız yakalanmak — ani gelişen bir olayla beklenmedik bir biçimde karşılaşmak Hazırlıksız yakalandığım için bir an ne yanıt vereceğimi bilememiştim. A. Ümit … Çağatay Osmanlı Sözlük
kapana düşmek (veya girmek veya kısılmak veya koymak veya tutulmak veya yakalanmak) — içinden çıkılmaz bir duruma düşmek, ele geçmek Onlar beni kapana koyacaklarını sanadursunlar. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük
diliyle tutulmak (veya yakalanmak) — suçunu, kendi konuşması ile açığa vurmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
giriftar olmak — yakalanmak, tutuklanmak Amansız bir derde giriftar olmuş … Çağatay Osmanlı Sözlük
pençesine düşmek — yakalanmak Karaborsa davalarında ise bunların nüfuzları sıfırdan aşağıdır çünkü bu hususta birçoğu Millî Korunmanın pençesine düşmeye namzettir. H. E. Adıvar … Çağatay Osmanlı Sözlük
basılmak — 1. nsz Basma işine konu olmak veya basma işi yapılmak Basımevinde dizilip basılan dergi için sadece elli lira alır. S. Birsel 2. nsz Uygunsuz durumda yakalanmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
enselenmek — nsz, argo Yakalanmak, ele geçirilmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
fenersiz — sf. Feneri olmayan Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller fenersiz yakalanmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
gehgeh — is. Bu söz nöbetli bir hastalığa yakalanmak anlamında kullanılan gehgeh tutmak deyiminde geçen bir söz (şeftali) O da ateşli hastalıklara birebir ama gehgeh tutana yani nöbetli hastalığa yakalananlara nice yüz kez bin bela getirir. S. Birsel … Çağatay Osmanlı Sözlük