- yaşamak
- nsz
1) Canlılığını, hayatını sürdürmek
Hiçbir şey yaşarken daha önemli değildir.
- A. İlhan2) Sağ olmakDeden yaşıyor mu?
3) Varlığını sürdürmekBalıklar suda yaşar.
4) Oturmak, eğleşmekKöyde yaşamak. Şehirde yaşamak.
5) GeçinmekBu kazançla yaşamak kolay değil.
6) Herhangi bir durumda bulunmak veya olmakBekâr yaşamak. Tek başına yaşamak.
7) Görüp geçirmek, başından geçmekBalkan Savaşı'nın bütün acılarını yaşamış bir ailenin kızıydı.
- N. Cumalı8) mec. Sürmek, devam etmekOnun anısı hep yaşayacak.
9) mec. Varlıklı, endişesiz, hoş vakit geçirmek, keyif sürmekTek başına manevra yapan bir lokomotif rahatlığı ile hayatını yaşıyor.
- H. Taner10) mec. Keyfi yerine gelmek, mutlu olmak, işleri yolunda olmakBu iş olursa yaşadık.
11) mec. Bir durumu yaşar gibi olmak, bir durumla özdeşleşmek, duymak, hissetmekSen genç gibi yaşar, ihtiyar gibi ölürsün.
- Ö. SeyfettinBirleşik Sözler
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.