- yemek borusu
- is., anat.
1) Besinleri ağızdan mideye ulaştıran kasla çevrili zarsı kanal2) ask. Yemek vaktini bildirmek için çalınan boru
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
yemek — 1. is., ği 1) Yemek yeme, karın doyurma işi Yemekten sonra gocuğuna sarar yatırırdı beni. N. Cumalı 2) Yenmek için pişirilip hazırlanmış yiyecek, aş, taam 3) Günün belli saatlerinde yenilen besin Yemek ya kahvaltıda ya da yemekte yenir. Arada bir … Çağatay Osmanlı Sözlük
karavana borusu — is., ask. Yemek vaktinin geldiğini bildiren boru sesi … Çağatay Osmanlı Sözlük
boru — is. 1) Bir yerden başka bir yere sıvı, gaz vb. aktarmaya yarayan, içi boş, uçları açık, uzun ve dar silindir Soba borusu kazanın içinden geçerdi. N. Cumalı 2) Borazan Ankara da ilk sabah boru sesinden uyandım. R. E. Ünaydın Birleşik Sözler boru… … Çağatay Osmanlı Sözlük
mide — anat., Ar. miˁde 1) Omurgalılarda, sindirim sisteminin, yemek borusu ile onikiparmak bağırsağı arasında besinlerin sindirime hazır duruma getirildiği omurgasız hayvanlarda sindirim kanalının bu bölgeye karşılık olan parçası 2) mec. Karın, karın… … Çağatay Osmanlı Sözlük
hardal gazı — is. Deriyi tahriş ederek solunum yollarını ve gözleri etkileyen, yiyeceklerle birlikte alınması durumunda yemek borusu ve bağırsaklarda ağır yaralar açan kimyasal silah … Çağatay Osmanlı Sözlük
kursak — is., ğı, hay. b. 1) Kuşların yemek borusu üzerinde bulunan, yiyeceklerin toplandığı torba biçiminde şişkin organ 2) hay. b. Böceklerin ve solucanların sindirim kanallarında bulunan, kuşların kursağına benzeyen yapı 3) Kuş kursağı şişirilip… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yutak — is., ğı, anat. Ağız ve burun boşluklarıyla gırtlak ve yemek borusu arasındaki boşluk Birleşik Sözler yutak iltihabı … Çağatay Osmanlı Sözlük
karavana — is., İt. carovana 1) Genellikle orduda yemek dağıtımında kullanılan büyük metal kap 2) Bu kaptan dağıtılan yemek Bugün karavana çok iyi idi. 3) İnce, yassı elmas 4) argo Atış taliminde hedef tahtasını bile vuramama Birleşik Sözler karavana borusu … Çağatay Osmanlı Sözlük
yağmur — is. 1) Atmosferdeki su buharının yoğunlaşmasıyla oluşan ve yeryüzüne düşen yağışın sıvı durumda olanı, yağar, yağış, baran, bereket, rahmet Hava biraz bozukçaydı, dışarıda serin bir yağmur çiseliyordu. M. Ş. Esendal 2) mec. Çok ve sık düşen,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
höddük — inek, koyun gibi hayvanalrın ciyerleinin yemek ve nefes borusu … Beypazari ağzindan sözcükler