yoklamak

yoklamak
-i
1) El ile dokunarak incelemek

Hem kendimi hem etrafımda gördüğüm eşyayı elimle yokladım.

- R. H. Karay
2) Bakmak, gözden geçirmek, kontrol etmek
3) Durum, bilgi, niyet vb.ni belirlemeye veya anlamaya çalışmak

Kalbimi ne zaman yokladımsa ona dair bir iz bulamadım.

- S. M. Alus
4) Ziyaret veya sağlığını sormak amacıyla birine gitmek

Ara sıra da birimizden biri yukarı çıkarak Sevim'i yokluyordu.

- R. N. Güntekin
5) Ara sıra etkisini göstermek

İlaç aldığım hâlde ağrılarım yine beni yokluyor.

6) Aramak, araştırmak

Odaların köşe bucağını yoklamaya başladılar.

- M. Ş. Esendal

Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.

Игры ⚽ Нужно решить контрольную?

Look at other dictionaries:

  • yoklamak — yükselmek, çıkmak III, 212, 221 …   Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini

  • nabız yoklamak — nabzını yoklamak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • nabzını yoklamak — 1) niyetini, düşüncesini, eğilimini anlamaya çalışmak Milletin sesini işitmek, nabzını yoklamak, meselesini ve durumunu kaynakta öğrenmek istiyordu. T. Buğra 2) düşünce, niyet ve eğilimi anlamak için ön araştırma yapmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • hafızayı yoklamak — hatırlamaya çalışmak Hafızamı yokluyorum, bu imza ile karşılaştığım gün, yirmi yılın gerisinde. Y. Z. Ortaç …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • eski defterleri yoklamak (veya karıştırmak) — bir yarar umarak veya başka bir amaçla eski olayları yeniden ele almak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ağız aramak (veya yoklamak) — öğrenmek istenilen şeyi söyletecek yolda dil kullanmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kendini yoklamak — duygu, düşünce ve beden bakımından kontrol etmek Terbiye öğretmenimden öğrendiğim usullerle kendimi uzun uzun yokluyorum. R. N. Güntekin …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ağzını aramak (veya yoklamak) — ağız aramak Bazı yorumcular karşısındakinin ağzını aramak, gerçek düşüncesini öğrenmek için böyle karamsar görünme yolunu tuttuğunu savunuyorlar. H. Taner …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • arkamak — yoklamak, arayıp taramak, I, 283, 284 …   Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini

  • nabız — is., bzı, tıp, Ar. nabż 1) Kalp atışının sağladığı kan basıncından dolayı atardamarlara ve özellikle bilekteki atardamara parmakla basıldığında duyulan kımıldama 2) mec. Eğilim, düşünce, niyet Birleşik Sözler nabız yoklaması Atasözü, Deyim ve… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Share the article and excerpts

Direct link
Do a right-click on the link above
and select “Copy Link”