yolmak — yolmak, yolmak için kaynar suya b ırakmak; kurtarmak, bırakmak, salıvermek; istinsah etmek, I I, 24; II I, 63, 64 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
saçını başını yolmak — çok üzülmek, üzüntüsünden dövünmek Tanrıça Hebe çaresiz kalmış, saçını başını yoluyordu. S. F. Abasıyanık … Çağatay Osmanlı Sözlük
HERMELE — Yolmak … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
ZEBK — Yolmak … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
MEVS — Yolmak. Traş etmek … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
almak — i, ır 1) Bir şeyi elle veya başka bir araçla tutarak bulunduğu yerden ayırmak, kaldırmak Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı. N. Cumalı 2) i, den Bir şeyi veya kimseyi bulunduğu yerden ayırmak Çocuğu okuldan aldı. 3)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
cımbızlamak — i 1) Cımbızla yolmak Kaşlarımı da biraz cımbızladım. Y. Z. Ortaç 2) Dokumacılıkta kumaş yüzlerindeki düğüm, çöp vb. maddeleri cımbızla temizlemek 3) mec. Kendi çıkarına uygun düşen noktaları asıl konu içinden özellikle ayırıp ön plana çıkarmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
saç — is. Baş derisini kaplayan kıllar Muntazam taranmış, noksansız, sarı, genç saçlar... A. Haşim Birleşik Sözler saçkıran saç örgüsü sırma saç takma saç arapsaçı ci … Çağatay Osmanlı Sözlük
yolma — is. 1) Yolmak işi 2) hlk. Sapı orakla biçilmeyecek kadar kısa kalmış ekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
iskenmek — (kıl, ot vb hakkında) koparmak, yolmak, ditmek I, 255 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini