atmak — atmak, I, 21,116,129,160, 170, 236, 237, 280, 403, 528; I I, 2026, 221, 226, 303, 306, 326; II I … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
atmak — i, e, ar 1) Bir cismi bir yöne doğru fırlatmak Taşı suya atmak. 2) Bir şeyi yere doğru bırakmak 3) Bir kimsenin ilişiğini kesmek Adamcağızı berbat bir yere attılar. 4) e, nsz Koymak Mutlaka yemeklerimize biber atmayı âdet edinmişiz. B. Felek 5)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
atmak — arma ve endaht etmek; şefak sökmek, tang atmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
başından atmak — 1) yapılması güç bir işi yapmaktan kendini kurtarmak Madem bunları siz kendi başınızdan atmak istiyorsunuz, emanet olarak şu masaya bırakın. S. Birsel 2) sürdürülmesi gereksiz görülen bir bağlılığa, bir ilişkiye son vermek Hilmi Efendi yi… … Çağatay Osmanlı Sözlük
auta atmak — sp. topu sahadan dışarıya atmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
destursuz atmak — kolay yalan söyleyebilmek, palavra atmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
gır atmak — konuşmak, laf atmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
kazık atmak — aldatmak, kazıklamak Bütün ilişkileri birilerine kazık atmak üzerine kurulu. A. Ümit … Çağatay Osmanlı Sözlük
kestirip atmak — ayrıntılı düşünmeden kesin yargıya varmak Tartışmayı kestirip atmak bana hiçbir zaman kolay görünmemiştir. M. C. Anday … Çağatay Osmanlı Sözlük
kıç atmak — 1) çifte atmak 2) tkz. çok istemek … Çağatay Osmanlı Sözlük
kötek atmak (veya çekmek) — dövmek, dayak atmak … Çağatay Osmanlı Sözlük