kendine mal etmek — 1) benimsemek veya saymak Fakat hiçbir taraf beni kendine mal edemiyordu. H. Taner 2) başkasının yaptığı işi kendisi yapmış gibi göstermek … Çağatay Osmanlı Sözlük
mal — is., Ar. māl 1) Bir kimsenin, bir tüzel kişinin mülkiyeti altında bulunan, taşınır veya taşınmaz varlıkların bütünü Mal vardı, mülk vardı. At vardı, araba vardı. Ö. Seyfettin 2) Büyükbaş hayvan Boz atlar yağız değildi, artık; mallar erimiş,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
mal kaldırmak — ürün elde etmek Kendisi şu kadarcık tarla sayesinde ancak akşamları bir kaşık sıcak çorba içecek kadar mal kaldırabiliyor. N. Nâzım … Çağatay Osmanlı Sözlük
izafe etmek — 1) bağlamak, yüklemek, mal etmek 2) katmak, eklemek, ilave etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
isti'mâl — (A.) [ لﺎﻤﻌﺘﺱا ] 1. kullanma. 2. kullanılma. 3. yapılma. ♦ isti mâl edilmek kullanılmak. ♦ isti mâl etmek kullanmak … Osmanli Türkçesİ sözlüğü
gelberi etmek — argo aşırmak, çalmak, kendine mal etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
iç etmek — argo eline geçen bir şeyi sahibine bildirmeyerek kendine mal etmek Hem parayı iç et, üstüne bir de söv, ha? O. Hançerlioğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
A'MÂL-İ UHREVİYE — Ahirete ait iş, hareket ve ibadetler.(Bu dünya, dâr ül hikmettir, dâr ül hizmettir; dâr ül ücret ve mükâfat değil. Buradaki a mâl ve hizmetlerin ücretleri Berzahta ve Ahirettedir. Buradaki a mâl, Berzahta ve Ahirette meyve verir. Madem hakikat… … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
çekişe çekişe pazarlık etmek — bir malı ucuz almak için titizce pazarlık etmek Burada sekiz kuruşluk bir mal için benimle çekişe çekişe pazarlık edersin. H. R. Gürpınar … Çağatay Osmanlı Sözlük
imal etmek — ham maddeyi işleyerek bir mal üretmek Ayakkabı imal etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük