- hâli üzere
- olduğu gibi
Fakat bir zaman sonra tabiata karşı uğraşmanın nafileliğini anlayarak her şeyi hâli üzere bırakmıştı.
- R. N. Güntekin
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Fakat bir zaman sonra tabiata karşı uğraşmanın nafileliğini anlayarak her şeyi hâli üzere bırakmıştı.
- R. N. GüntekinÇağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
halı saha — is. Futbol oynanmak üzere zemini halı vb. özel bir maddeyle kaplı ve etrafı tel örgüyle çevrili alan … Çağatay Osmanlı Sözlük
hâl — is., li, Ar. ḥāl 1) Bir şeyin içinde bulunduğu şartların veya taşıdığı niteliklerin bütünü, durum, vaziyet Herkes hâline göre bir hediye verdi. H. R. Gürpınar 2) Davranış, tutum, tavır Bambaşka bir hâliniz vardır sizin. Merhametli bir insan… … Çağatay Osmanlı Sözlük
duvar halısı — is. Duvara asmak üzere dokunmuş, üzerinde genellikle resim işlenmiş olan ince halı … Çağatay Osmanlı Sözlük
göbek — is., ği 1) İnsan ve memeli hayvanlarda göbek bağının düşmesinden sonra karnın ortasında bulunan çukurluk Düğmeleri birer birer açtı göbeğine dek. Z. Selimoğlu 2) Yağ bağlamış şişman karın Göbeğini eritmek için her sabah bir saat yol yürür. 3)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
sofra — is., Ar. sufre 1) Masa, sini vb. şeylerin, yemek yemek üzere hazırlanmış durumu Yemek vakti gelmiş, misafirler sofraya oturmuşlardı. R. N. Güntekin 2) Birlikte yemek yiyenlerin tümü Bizim sofra çok şendir. 3) Genellikle tekerlek biçiminde,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yolluk — is., ğu 1) Yolculuk sırasında yenmek üzere hazırlanan yiyecek, yol azığı 2) Yolcuya verilen armağan 3) Koridorlara serilen, dar ve uzun halı, yol halısı 4) Yol masrafı olarak ödenen para, harcırah Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin ödenek ve … Çağatay Osmanlı Sözlük
İCARE-İ SAHİHA — İn ikad ve sıhhat şartlarını tamamen câmi olan icaredir ki, şuyu ı asilden ve şartı mufsidden hâli olmak üzere malum bir menfaatı, malum bir bedel mukabilinde temlik etmekten ibarettir … Yeni Lügat Türkçe Sözlük