- üstüne çekmek
- üzerine almak, muhatap olmak
Hâlâ eski zenginliğinin hasedini üstüne çeker ve eski terekelerinin veraset vergilerini öder.
- B. Felek
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Hâlâ eski zenginliğinin hasedini üstüne çeker ve eski terekelerinin veraset vergilerini öder.
- B. FelekÇağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
şimşekleri üstüne çekmek — (bir kimse) sert eleştirilere hedef olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
yıldırımları üstüne çekmek — bazı davranışlarıyla birçok kimseyi kızdırarak saldırılarına, eleştirilerine yol açmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
esmayı üstüne sıçratmak — davranışlarıyla belayı üstüne çekmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
kalem çekmek — (üstüne) gereksiz olduğunu belirtmek için üstünü çizmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
üstüne perde çekmek — isteyerek örtmek, gizlemek … Çağatay Osmanlı Sözlük
sünger çekmek — (bir şeyin üzerine veya üzerinde) bir şeyi hiç olmamış saymak, silmek, silip atmak, unutmak Bir türlü doyamadığım hürriyetimin üstüne sünger çekmek lazım geliyordu. O. Kemal … Çağatay Osmanlı Sözlük
üst — is. 1) Bir şeyin yukarı, göğe doğru olan yanı, fevk, alt karşıtı Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor. H. E. Adıvar 2) Bir şeyin görülen yanı, yüzü Bu sefer taşın üstünden… … Çağatay Osmanlı Sözlük
şimşek — is., ği 1) Bir bulutun tabanı ile yer arasında, iki bulut arasında veya bir bulut içinde elektrik boşalırken oluşan kırık çizgi biçimindeki geçici ışık, balkır, çakım, çakın, yalabık, yıldırak 2) mec. Parıltı Birleşik Sözler şimşek taşı Atasözü,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yıldırım — is. 1) Gök gürültüsü ve şimşekle görülen, hava ile yer arasındaki elektrik boşalması, saika 2) sf. Çok hızlı yapılan, olan Birleşik Sözler yıldırım aşkı yıldırımkıran yıldırım nikâhı yıldırımsavar yıldırım siperi … Çağatay Osmanlı Sözlük
ah almak — birinin ilenmesini üstüne çekmek, ahını almak … Çağatay Osmanlı Sözlük