- boşa çıkmak
- umut, düşünce vb. şeyler sonuç vermemek, gerçekleşmemek
Ümidim boşa çıkınca dizlerimin bağı çözülür.
- H. R. Gürpınar
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Ümidim boşa çıkınca dizlerimin bağı çözülür.
- H. R. GürpınarÇağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
ümidi boşa çıkmak — beklentisi, umudu gerçekleşmemek, hayal kırıklığına uğramak Kaç sene var ki böyle her ümidin boşa çıktı. P. Safa … Çağatay Osmanlı Sözlük
sözün ardı boşa çıkmak — söz olumlu sonuca ulaşmamak Her sefer ki gelişimde bu katakulliyi okursun fakat sözün ardı hep boşa çıkar. H. R. Gürpınar … Çağatay Osmanlı Sözlük
başına iş çıkmak — boşa gitmeyen ve beklenmedik bir iş veya olayla karşılaşmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
boş — sf. 1) İçinde, üstünde hiç kimse veya hiçbir şey bulunmayan, dolu karşıtı Yaralı kaymakamla iki emir eri de boş kalan kompartımana rahatça yerleştiler. A. Gündüz 2) Görevlisi olmayan (iş, görev), münhal Boş kadro. 3) Yapılacak işi olmayan, işsiz… … Çağatay Osmanlı Sözlük
söz — is. 1) Bir düşünceyi eksiksiz olarak anlatan kelime dizisi, lakırtı, kelam, laf, kavil 2) Bir veya birkaç heceden oluşan ve anlamı olan ses birliği, kelime, sözcük 3) Bir konuyu yazılı veya sözlü olarak açıklamaya yarayan kelime dizisi Yer yer… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ümit — is., di, Far. umīd, ummīd Umma, beklenti, umut Büyük bir ümit, sevinç ve heyecan içinde şu mektubu yazdım. A. Gündüz Birleşik Sözler ümit dünyası ümit kapısı Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller ümit bağlamak ümit bırakmak ümit etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük