- su yapmak
- den.
gemi veya sandalın içine dibinden su girmek
Bir adam için alın damarı çatlamış dediler mi su yapan tekneden beterdir.
- B. Felek
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Bir adam için alın damarı çatlamış dediler mi su yapan tekneden beterdir.
- B. FelekÇağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
yapmak — i, ar 1) Ortaya koymak, gerçekleştirmek, oluşturmak, meydana getirmek Her görevi ayrım gözetmeden aynı titizlikle yapmak başarının sırrıdır. Ç. Altan 2) nsz Olmasına yol açmak Durgun sular sıtma yapar. 3) nsz Yol almak 4) Onarmak, tamir etmek… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yapmak — kapamak, sed etmek; yapılmak, kapanmak, mâmul yapmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
yapmak — örtmek, kapamak; kurmak, yapmak, I, 348, 374; III, 33, 57 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
afi kesmek (veya satmak veya yapmak) — birine karşı gösteriş yapmak, kabadayılık etmek Yanındaki kıza afi yapmak için onun önüne, dilenciye sadaka verir gibi bahşiş fırlatan bir züppeyi, bıraksalar öldürecekti. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
atak yapmak — akın yapmak, atılım yapmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
egzersiz yapmak — is. 1) alıştırma yapmak O akşam yalnız olduğum için kemanda bazı egzersizler yapmaya başladım. P. Safa 2) sağlıklı yaşam için spor yapmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
idman yapmak — beden hareketleri yapmak Evinden yalnız idman yapmak için çıktığına eminim. S. F. Abasıyanık … Çağatay Osmanlı Sözlük
indirim yapmak — fiyatta değer düşürümü yapmak, iskonto yapmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
kulis yapmak — 1) herhangi bir toplulukta oturumlar dışında gizli çalışmalar yapmak 2) bir amaca ulaşabilmek için ilgili kişiler arasında özel çalışma yapmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
nefis muhasebesi yapmak — insan isteklerini, hırslarını ve yaptıklarını gözden geçirmek, doğru veya yanlışlarını vicdanının süzgecinden geçirip bir değerlendirme yapmak Normal yaşamının çekişmeleri içinde tekerlenip giden insan, bayramlarda bir nefis muhasebesi yapmak… … Çağatay Osmanlı Sözlük
sözleşme yapmak — huk. bir sözleşmeyi yazılı olarak belirlemek, mukavele yapmak, kontrat yapmak … Çağatay Osmanlı Sözlük