altın bilezik — is., ği 1) Kola takılan ve pek çok türü olan, altından yapılmış süs eşyası 2) mec. Geçimi sağlayan sanat veya meslek Bileğimde keman gibi altın bilezik var. O. C. Kaygılı … Çağatay Osmanlı Sözlük
bilak yüzük — bilezik, misam, dest i bend … Çağatay Osmanlı Sözlük
KULB — Bilezik. * Bir yılan cinsi … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
hal hal — bilezik, altın … Beypazari ağzindan sözcükler
μπιλετζίκι — το είδος βραχιολιού. [ΕΤΥΜΟΛ. < τουρκ. bilezik] … Dictionary of Greek
belciug — BELCIÚG, belciuge, s.n. 1. Verigă de metal de care se prinde un lacăt, un lanţ etc. ♢ expr. A pune (sau a atârna cuiva) belciugul în nas = a pune stăpânire (pe cineva), a avea (pe cineva) în mână. (fam.) A (nu) fi câştigat la belciuge = a (nu) fi … Dicționar Român
akıtma — is. 1) Akıtmak işi 2) Hayvanların, özellikle atların alınlarında bulunan ve burunlarına doğru uzanan beyaz leke 3) Un, süt, yağ, yumurta, şeker veya pekmezle yoğrularak cıvık bir duruma getirilen hamurun kızgın sac üzerinde pişirilmesiyle yapılan … Çağatay Osmanlı Sözlük
altın — is., kim. 1) Atom sayısı 79, atom ağırlığı 196,9 olan, 1064 °C de eriyen, kolay işlenen, yüksek değerli, paslanmaz element, zer (simgesi Au) Altın çok eski zamanlardan beri para basımında kullanılmaktadır. 2) sf. Bu elementten yapılmış Müsteşar,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
bilezikli — sf. 1) Bileziği olan 2) Bilezik takmış olan Panjurun gölgesinde beliren altın bilezikli, zayıf bir kadın kolu gördüm. H. E. Adıvar … Çağatay Osmanlı Sözlük
burma — is. 1) Burmak işi 2) Sarığıburma tatlısının kısa söylenişi 3) Burularak yapılmış bilezik 4) sf. Burulmuş, burularak yapılmış, kıvrılmış Yoksa ben hiç de aptal, tutsak ruhlu, herhangi maskara herifin burma bıyıklarına hayran olan dişilerden… … Çağatay Osmanlı Sözlük