- bilinme
- is.
Bilinmek işi
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
bilinebilmek — nsz Bilinme imkânı veya olasılığı bulunmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
marufiyet — is., esk., Ar. maˁrūfiyyet Bilinme, tanınma, belli olma Memuriyetlerinin marufiyeti icabıyla birbirini ismen tanımamaları mümkün değildi. H. R. Gürpınar … Çağatay Osmanlı Sözlük
şöhret — is., Ar. şuhret 1) Herkesçe bilinme, tanınma durumu, ün Kıran Bey, çetesinin şöhretini her tarafa yaydı. R. H. Karay 2) Tanınmış, ünlü kimse Bu salonda hepsini ilk defa gördüğüm altı şöhret var. Y. Z. Ortaç Birleşik Sözler şöhret sahibi yalancı… … Çağatay Osmanlı Sözlük
teârüf — (A.) [ فرﺎﻌﺕ ] 1. birbirini bilme. 2. herkesçe bilinme … Osmanli Türkçesİ sözlüğü
MA'LUMİYET — Ma lumluk. Bilinme, belli olma. * Bilinen ve belli olan şeyin hâl ve sıfâtı … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
TAALLÜN — Aleni, âşikâr, meydanda olma. Herkesin gözü önünde gibi bilinme … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
TECELLİ (TECELLÂ) — Görünme. Bilinme. * Kader. * Allah ın (C.C.) lütfuna uğrama. * İlâhi kudretin meydana çıkması, görünmesi. Hak nurunun te siriyle kulun kalbinde hakikatın bilinmesi.(Fıtrat yalan söylemez. Meselâ : Bir çekirdekteki meyelân ı nümüvv der ki:… … Yeni Lügat Türkçe Sözlük