boyunduruk — III, 179 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
boyunduruk parası — is., hlk. Bir mahalleden veya köyden başka yere gelin götürülürken, kaynatanın, gelinin ayrıldığı yerin delikanlılarına verdiği bahşiş On lira boyunduruk parası ayırmışsınız, bizim hiç kahrımız yok mu?. M. Ş. Esendal … Çağatay Osmanlı Sözlük
boyunduruk — hayvanların bonuna takılan ip ,zincir vb. malzeme … Beypazari ağzindan sözcükler
boyunduruk altına girmek — başkasının baskısı altında kalmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
cöğ — boyunduruk ağacı; zevle … Çağatay Osmanlı Sözlük
esaret — is., Ar. esāret 1) Kölelik, tutsaklık, esirlik Esaretimin geri kalan müddetini bu ümitle geçirmeye başladım. A. Mithat 2) Boyunduruk 3) mec. Hâkimiyet altında bulunma Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller esarette kalmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
lento — 1. is., mim., Fr. lento Boyunduruk 2. zf., müz., İt. lento 1) Ağır bir biçimde (çalınmak) 2) is. Bu tempoda çalınan parça … Çağatay Osmanlı Sözlük
para — is., ekon., Far. pāre 1) Devletçe bastırılan, üzerinde değeri yazılı kâğıt veya metalden ödeme aracı, nakit 2) Kazanç Balıkçılıkta para vardır ama dalgıçlık kadar genç işidir. S. F. Abasıyanık 3) esk. Kuruşun kırkta biri Birleşik Sözler para… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yûğ — (F.) [ غﻮی ] boyunduruk … Osmanli Türkçesİ sözlüğü
göçer — arabanın düzdünlüyü, boyunduruk takımı, göçen … Çağatay Osmanlı Sözlük