- bulanıklık
- is., -ğı
Bulanık olma durumu
Bakışlarına çoktan bir ihtiyar sarhoş gözlerinin bulanıklığı gelmişti.
- Y. K. KaraosmanoğluBirleşik Sözler
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Bakışlarına çoktan bir ihtiyar sarhoş gözlerinin bulanıklığı gelmişti.
- Y. K. KaraosmanoğluÇağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
MUGRE — Bulanıklık … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
KEDURET — Bulanıklık. * Gam, tasa, keder … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
KESAFET — Bulanıklık. Kir. Açık veya berrak olmamak. * Kalınlık, yoğunluk, kesiflik, koyuluk. Şeffaf olmamak … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
duman — is. 1) Bir maddenin yanması ile çıkan ve içinde katı zerrelerle buğu bulunan kara veya esmer renkli gaz Emin ol ki her sigara yakışta / Daha duman tüter tütmez ordayım. B. S. Erdoğan 2) Havalanan tozların veya sisin oluşturduğu bulanıklık Köyünün … Çağatay Osmanlı Sözlük
kesafet — is., esk., Ar. keṣāfet 1) Çokluk, sıklık 2) Yoğunluk Dağ, bütün kesafeti ve bütün heybetiyle benim üstüme yürüyor gibiydi. Y. K. Karaosmanoğlu 3) Saydam olmama durumu, bulanıklık Birleşik Sözler nüfus kesafeti … Çağatay Osmanlı Sözlük
keder — (A.) [ رﺪﮐ ] 1. üzüntü. 2. bulanıklık … Osmanli Türkçesİ sözlüğü
küdûret — (A.) [ تروﺪﮐ ] 1. bulanıklık. 2. tasa … Osmanli Türkçesİ sözlüğü
DAHN — Fesâd. * Bulanıklık … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
DEHŞ — f. Bulanıklık, karanlık. Zulümat. * Bir işe başlama … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
KEDEN — Toprak suyu çekip, yerinde bulanıklık kalmak … Yeni Lügat Türkçe Sözlük