buluşmak — buluşmak, I I, 107, 110 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
mülaki olmak — buluşmak, kavuşmak, görüşmek Serbest kalır kalmaz ona mülaki olursa sevinecekmiş. A. İlhan … Çağatay Osmanlı Sözlük
tapışmak — buluşmak, sedaket etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
birleşmek — nsz 1) Ayrıyken tek bir bütün durumuna gelmek 2) Buluşmak, bir araya gelmek Bazen ikisi, üçü birleşince ne ateşli münakaşalara dalıyorlar. A. Ş. Hisar 3) Uyuşmak, aynı görüşte olmak 4) Aynı amaç çevresinde toplanmak Küçükten, sessizden; yazıcısı … Çağatay Osmanlı Sözlük
buluşma — is. Buluşmak işi Bu yeniden buluşma ikisi için de biraz acıklı oldu. M. Ş. Esendal Birleşik Sözler buluşma yeri … Çağatay Osmanlı Sözlük
buluşuvermek — nsz, le Çabucak veya ansızın buluşmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
randevulaşmak — nsz İki veya daha çok kişi belli bir yerde veya zamanda buluşmak için sözleşmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
üzere — zf. 1) Amacıyla Müzakere bitince üç dört gün sonra gene evde buluşmak üzere ayrıldılar. P. Safa 2) Şartıyla Akşama geri vermek üzere bu kitabı alabilirsiniz. 3) Neredeyse Bu yangın kalbimizde başlıyorsa yani ümitsiz bir aşka düşmek üzere… … Çağatay Osmanlı Sözlük
bir araya gelmek — bir yerde toplanmak, buluşmak Hep böyle bir araya gelip gülüp eğlenebilseler! N. Cumalı … Çağatay Osmanlı Sözlük
randevu almak — bir kimseden belli bir saat ve yerde buluşmak için söz almak, gün almak Adamcağız, samimi bir refah ve zevkle yeni bir randevu aldıktan sonra gitti. A. Gündüz … Çağatay Osmanlı Sözlük