yüreği burkulmak — çok üzülmek, çok acı duymak Babamın küçük yalısını ziyaret ettiğim zaman ... yabancılıktan yüreğim burkulmuştu. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük
içi burkulmak — bir şeye çok üzülmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
berkitmek — burkulmak … Beypazari ağzindan sözcükler
bıçkınmak — burkulmak … Beypazari ağzindan sözcükler
bertilmek — nsz, hlk. 1) İncinmek, burkulmak Sağ kolumdaki bir lif, o zaman bertilip kopmuş olmalıydı. N. Eray 2) Berelenmek, yaralanmak 3) Morarmak, çürümek … Çağatay Osmanlı Sözlük
burkmak — i, ar 1) Bir şeyi burar gibi ekseni etrafında döndürmek Birinin kolunu burkmak. 2) nsz Burkulmak Ayağım burktu. 3) Acı vermek, üzmek Yörede, şimdi yürek burkan bir suskunluk vardı. T. Buğra 4) mec. Bazı yiyecekler, ağza kekre tat vermek … Çağatay Osmanlı Sözlük
burkulma — is. Burkulmak işi … Çağatay Osmanlı Sözlük
burkuluvermek — i Çabucak burkulmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
iç — is. 1) Herhangi bir durumun, cismin veya alanın sınırları arasında bulunan bir yer, dâhil, dış karşıtı Deniz gecenin içinde, gece denizin içindedir. Ç. Altan 2) Oyuk şeylerin boşluğu 3) Cisimlerin yüzeyleri arasında kalan her nokta Tahtanın içi… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yürek — is., ği, anat. 1) Kalp 2) Bir kimsenin ruhsal yönü, gönül Fazıla Hanım ın elleri terliyor, yüreği sarsılıyordu. S. F. Abasıyanık 3) Kupa (I) 4) mec. Herhangi bir şeyden çekinmeme, korkmama, yüreklilik, korkusuzluk, cesaret Bu iş yürek ister. 5)… … Çağatay Osmanlı Sözlük