şevke getirmek — canlandırmak, isteğini artırmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
ete kemiğe dönüştürmek (veya büründürmek) — canlandırmak Aşkımemnu da Firdevs Hanım ı inanılmaz bir başarıyla ete kemiğe dönüştürmüş. S. İleri … Çağatay Osmanlı Sözlük
betimlemek — i 1) Bir nesnenin, kendine özgü niteliklerini tam ve açık biçimde söz veya yazı ile anlatmak, tasvir etmek Şair, bu kayığı bize şöyle betimleyecektir. S. Birsel 2) Göz önünde canlandırmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
canlandırıvermek — i Çabucak canlandırmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
canlandırma — is. 1) Canlandırmak işi Küçük kafasında kendisini çağırtan ihtiyar kadının hayalini canlandırmaya çalışıyordu. H. E. Adıvar 2) ed. Kişileştirme 3) Otel, tatil köyü vb. turistik yerlerde konukları eğlendirmek için çeşitli oyunlar, gösteriler yapma … Çağatay Osmanlı Sözlük
düşlemek — i Bir şeyi, bir kimseyi, bir durumu istenilen biçimde tasarlamak, zihinde canlandırmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
gençleştirmek — i 1) Yeniden gençliğine ve dinçliğine kavuşturmak Karı beni yirmi yaş gençleştirdi. P. Safa 2) Bir kuruluşu genç üyelerle canlandırmak 3) Genç göstermek Kısa saç seni gençleştirdi … Çağatay Osmanlı Sözlük
harlatmak — i 1) Ateşi kuvvetlendirmek, alevlendirmek Şerefimize sobaya bir iki odunla bir kucak çalı atıp harlattılar. R. N. Güntekin 2) mec. Coşkunluk vermek, canlandırmak Millî Mücadele de aç ve çıplak insanlarımızın yüreğinde alevler harlatmak için tek… … Çağatay Osmanlı Sözlük
hayallemek — i Bir şeyi zihinde tasarlayıp canlandırmak, hayal etmek Boş ol deyince karılarının pılı pırtı toplayıp gitmesini hayalliyorlar. C. Uçuk … Çağatay Osmanlı Sözlük
imgelemek — i Bir şeyin imgesini zihinde canlandırmak, tahayyül etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük