aglamak — yalnız olmak, bo; olmak, II I, 258 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
ağlamak para etmez — üzülmenin yararı olmaz anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
katıla katıla ağlamak — aşırı derecede ağlamak Meğer aradan birkaç ay geçecek ve yine o evde, yine gözlerimizden yaşlar akarak katıla katıla ağlayacakmışız. Y. Z. Ortaç … Çağatay Osmanlı Sözlük
iki gözü iki çeşme ağlamak — sürekli veya çok ağlamak Sen gittin de aylarca yas tuttu, iki gözü iki çeşme ağladı. Y. Kemal … Çağatay Osmanlı Sözlük
kan ağlamak — büyük bir üzüntü içinde bulunmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
siyem siyem ağlamak — iplik iplik gözyaşı dökmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
anası ağlamak — (birinin) çok sıkıntı çekmek, eziyet çekmek, bitkin duruma gelmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
yüreği kan ağlamak — derinden acı duymak, çok üzülmek Yüreği kan ağlıyordu, onların şu perişan, sürüm sürüm hâllerini gördükçe... Y. Kemal … Çağatay Osmanlı Sözlük
içi kan ağlamak — çok üzüntü duymak Demin Raif Efendi nin karısını dinlerken içim kan ağlıyordu. Y. K. Beyatlı … Çağatay Osmanlı Sözlük
yaş akıtmak (veya dökmek) — ağlamak … Çağatay Osmanlı Sözlük