- ağlamaklı
- sf.
Ağlar gibi olan, üzüntülü
Çoğu ağlamaklı bu türlü şarkıları aslında sevmediklerini anlamışlar.
- N. CumalıAtasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Çoğu ağlamaklı bu türlü şarkıları aslında sevmediklerini anlamışlar.
- N. CumalıÇağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
ağlamaklı olmak — neredeyse ağlayacak duruma gelmek, ağlamalı olmak Biz zayıf insanlar, yabancı bir yerde ağlamaklı oluyoruz. S. F. Abasıyanık … Çağatay Osmanlı Sözlük
ağlamalı olmak — ağlamaklı olmak O içeride kızı dövüyor, biz burada ağlamalı oluyoruz. M. Ş. Esendal … Çağatay Osmanlı Sözlük
ağlak — sf., ğı Ağlamaklı Bana ne, onun sarı parlak bir kumaşa sarınmış ağlak suratlı bodur karısından? A. Ağaoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
melul mahzun — zf. Çok üzgün, sıkıntılı, ağlamaklı bir biçimde Sebati Bey, çaresizlik içinde melul mahzun etrafına bakındı. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
sızım sızım — zf. Kötü bir biçimde Ağlamaklı, acı, sızım sızım bir özlem burnunun direğini yaktı. M. N. Sepetçioğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
süslemek — i 1) Birtakım katkılarla bir şeyin daha güzel, daha göz alıcı olmasını, daha hoş görünmesini sağlamak, bezemek, bezeklemek, donatmak, tezyin etmek Yemişçiler dükkânlarını meyvelerle süslüyorlar. S. F. Abasıyanık 2) mec. Söz oyunlarıyla… … Çağatay Osmanlı Sözlük
entrikaya kurban gitmek — bir hileli, dalavereli iş sonunda zarara uğramak İşi bu kadar sağlama almış olduğu hâlde, dışarıda entrikaya kurban gidiyormuşçasına ağlamaklı... H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
giryenâk — (F.) [ کﺎﻥ ﻪیﺮﮔ ] ağlamaklı, ağlayan … Osmanli Türkçesİ sözlüğü