çağ dışı olmak (veya kalmak) — 1) çağın gerektirdiği şartların gerisinde kalmak 2) ask. yedek askerlik çağını doldurmuş olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
çağ — is. 1) Zaman dilimi, vakit 2) Hayatın çocukluk, gençlik vb. dönemlerinden her biri, yaş Yazık ki delikanlılık çağını çoktan aşmıştır, şakaklarına kır düşmüştür, ayrıca hastadır. R. H. Karay 3) Kendine özgü bir özellik taşıyan zaman parçası, dönem … Çağatay Osmanlı Sözlük
çağ dışılık — is., ğı Çağ dışı olma durumu … Çağatay Osmanlı Sözlük
dış — is. 1) Herhangi bir cisim veya alanın sınırları içinde bulunmayan yer, hariç, iç karşıtı Hafta sonunda şehrin dışına çıkıyoruz. Şehrin artık dışındayız. Bostanlar, bağlar, sürülmüş tarlalar. A. Haşim 2) Bir konunun kapsamına girmeyen şey 3)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
köhne — sf., Far. kohne 1) Eskiyip yıpranmış, bakımsız kalmış Annemin, çocukluğundan beri yanından ayırmadığı, köhne ciltli, küçük bir Mushaf ı vardı. Y. K. Beyatlı 2) mec. İçinde yaşanılan zamana göre geride kalmış, eskimiş, çağ dışı Köhne bir düşünce … Çağatay Osmanlı Sözlük
köhnemek — nsz 1) Eskimek, modası geçmek 2) mec. Geçersiz bir duruma gelmek, çağ dışı kalmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
örümcekli — sf. 1) Örümcek ağlarıyla kaplanmış, örümcek bağlamış 2) mec. Eskimiş, modası geçmiş, köhne, çağ dışı Bu genç öğretmen, annemin asri dediği birçok şeylerine köhne, örümcekli dedi. H. E. Adıvar Birleşik Sözler kafası örümcekli … Çağatay Osmanlı Sözlük
yaş — 1. sf. 1) Nemli, ıslak, kuru karşıtı 2) Kendi suyunu, canlılığını yitirmemiş, kurumamış, kurutulmamış, taze 3) is. Gözyaşı 4) argo Kötü Bugün işler yaş. 5) argo Zor Birleşik Sözler yaş çayır yaş kesim yaş pasta yaş sebze … Çağatay Osmanlı Sözlük