çaresiz kalmak — çözüm yolu, çıkar yolu bulamamak Köyde kim çaresiz kalırsa, kimin işi bozulursa İstanbul yolunu tutar. Ö. Seyfettin … Çağatay Osmanlı Sözlük
biçare olmak — çaresiz kalmak Kocaya vardığım günden itibaren büsbütün biçare oldum. S. M. Alus … Çağatay Osmanlı Sözlük
eli koynunda kalmak — çaresiz kalmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
nevmit olmak — çaresiz kalmak, umudu kalmamak Bu dönüşlerde Fahim Bey yorgun, bezgin, nevmit olurmuş. A. Ş. Hisar … Çağatay Osmanlı Sözlük
acze düşmek — çaresiz kalmak, elinden bir şey gelmemek … Çağatay Osmanlı Sözlük
iflahı kesilmek — çaresiz kalmak Benim dört çeşit insan karşısında iflahım kesilir. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
yaşta kalmış kavat pabucu gibi — çaresiz, kırgın, üzgün Behice iyi kadındır, hoş kadındır gelgelelim pokere oturup da beş kâğıtçığını aldın mı yaşta kalmış kavat pabucu gibi yayılıverir. M. Ş. Esendal … Çağatay Osmanlı Sözlük
dört yanı deniz kesilmek — çaresiz ve umutsuz kalmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
iki eli böğründe kalmak — çaresiz kalıp ne yapacağını bilememek … Çağatay Osmanlı Sözlük
başa gelen çekilir — çaresiz durumlara düşüldüğünde insanın kendini üzüntüye kaptırmayıp bu durumlara katlanmasının olağan ve doğru bulunduğunu anlatan bir söz Başa gelen dert çekilir der gibi bir hâlde arabayı itina ile çeken bir atları vardı. A. Ş. Hisar … Çağatay Osmanlı Sözlük