çatılı — sf. 1) Çatısı olan (yapı) Burası uzaktan beyaz çatılı, tenha bir köye benziyordu. Ö. Seyfettin 2) Çatılmış olan 3) Başına çatkı bağlanmış olan … Çağatay Osmanlı Sözlük
çatmak — i, ar 1) Odun, değnek, kılıç, tüfek vb. uzun şeylerden birkaç tanesini, tepelerinden birbirine çaprazlama dayayarak durdurmak Avlusunda silahlarını çatmış, ayaklarını germiş askerler var. F. R. Atay 2) Kereste vb.ni birbirine tutturmak 3) Bir… … Çağatay Osmanlı Sözlük
gazetelik — is., ği 1) Gazete koymaya yarar küçük çatkı 2) sf. Gazeteye haber olarak yazılacak nitelikte olan … Çağatay Osmanlı Sözlük
iskele — is., İt. scala 1) Deniz taşıtlarının yanaştığı, çoğu tahta ve betondan yapılmış, denize doğru uzanan yer Vapurdan indi, iskeleye çıkar çıkmaz etrafına bakındı. S. F. Abasıyanık 2) Kıyıya yanaşan deniz aracına doğru uzatılan eğreti küçük köprü… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kaşbastı — is., hlk. Başa ve alna bağlanan bağ, çatkı … Çağatay Osmanlı Sözlük
sehpa — is., Far. se + pā 1) Üstüne bir şey koymaya yarayan ayaklı destek, çatkı 2) Küçük masa 3) Darağacı 4) Ressamın üzerinde çalıştığı tablosunu yerleştirdiği genellikle tahtadan yapılmış destek Birleşik Sözler zigon sehpa fiskos sehpası idam sehpası… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yara — is. 1) Keskin bir şeyle veya bir vuruşla vücutta oluşan derin kesik Mendilimi bir çatkı şekline sokarak başıma, yaramın üzerine sardım. R. H. Karay 2) Bir şeyin iç veya dış yüzünde herhangi bir etki ile oluşan ve tehlikeli olabilen oyuk, gedik,… … Çağatay Osmanlı Sözlük