- dayanmak
- -e
1) Bir yere yaslanmak, kendini dayamak
Odalardan birinde köşeye dayanmış bir adam, sanki sızmış gibi görünüyor.
- M. Ş. Esendal2) nsz Kullanılışı uzun sürmek, dayanıklı olmakBu kumaş çok dayandı.
3) Zarar görmemek, varlığını korumak, hasar görmemekBu gemi fırtınaya iyi dayanır.
4) Birinden, bir şeyden güç almak, güvenmek, istinat etmekLaikliği korumak için kanun kuvvetine mi, eğitim ve telkin kuvvetine mi dayanmalıyız?
- F. R. Atay5) nsz Tutunmak, karşı durmak, karşı koymak, mukavemet etmekMerkezde Akhisar'ın, Bergama'nın da henüz dayandığını öğrendiler.
- N. Cumalı6) Bir şeyin üzerinde kurulmuş olmak7) nsz Güç bir duruma katlanmak, çekmek, sabretmek, tahammül etmekAradan biraz daha geçince kumandan dayanamadı, söze başladı.
- M. Ş. Esendal8) Varmak, ulaşmakBu haber ortalığa yayılır yayılmaz banknotlarını kapan bankaya dayanıyor.
- Y. Z. Ortaç9) Bütün gücünü kullanarak bir işi yapmakİki genç, kırarcasına küreklere dayandılar.
- Halikarnas Balıkçısı10) Bir iş sonunda birinin veya bir şeyin üzerinde kalmakBu proje sonunda bize dayanacak.
11) nsz Yetişmek, yeter olmak12) tkz. Hız vermekŞoför gaza dayandı.
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.