muaddel — değişik … Hukuk Sözlüğü
becayiş etmek — değişik yerdeki görevliler, karşılıklı yer değiştirmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
çeşni katmak — değişik bir katkı yapmak Varlığa yepyeni bir çeşni katan yepyeni bir ulus yaratacağım sizden. T. Oflazoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
ha Hoca Ali ha Ali Hoca — değişik gibi gösterilen iki şeyin, gerçekte aynı olduğunu anlatan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
bilgi toplamak — değişik yer ve kaynaklardan sağlanan bilgileri bir araya getirmek Sormuş, soruşturmuş, ailesi ve çevresine ilişkin bir sürü bilgi toplamıştı. A. İlhan … Çağatay Osmanlı Sözlük
fantezi — is., Fr. fantasie 1) Sonsuz, sınırsız hayal 2) Değişik heves, değişik beğeni, değişik düşünüş Üstelik büyük bir taklit kabiliyeti ve fantezisi vardı. R. N. Güntekin 3) sf. Süslü ve türü değişik olan Yerinden doğrulmuş fantezi ipek çoraplarını,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
bağdaştırmacılık — is., ğı, anat. 1) Farklı kökenlere sahip değişik kültür özelliklerini birleştirme veya kaynaştırma işi 2) fel. Pek çok değişik öğretiyi birleştirmeyi amaçlayan felsefi veya dinî öğreti … Çağatay Osmanlı Sözlük
bin türlü — sf. 1) Birbirinden çok farklı, çok değişik, bin çeşit 2) zf. Birbirinden çok farklı biçimde, çok değişik biçimde Klasik şiirin yıkıldığından beri şiiri, bin kişi bin türlü tarif ediyor. Y. K. Beyatlı … Çağatay Osmanlı Sözlük
çok sesli — sf., müz. 1) Çok seslilikle ilgili, polifonik 2) müz. Birçok değişik sesin bir araya gelmesiyle yapılan (müzik), polifonik 3) mec. Değişik düşüncelerin özgürce dile getirildiği (ortam, toplum) … Çağatay Osmanlı Sözlük
dilim — is. 1) Bir bütünden kesilmiş veya ayrılmış ince, yassı parça Biraz çay, birkaç dilim tereyağlı ekmek. S. F. Abasıyanık 2) Radyatör parçalarından her biri 3) ed. Değişik anlatı türü, masal, efsane, bilmece vb. bir metnin, bir eserin aslından az… … Çağatay Osmanlı Sözlük