değişik

değişik
sf., -ği
1) Değiştirilmiş, muaddel

Yasanın değişik onuncu maddesi gereğince...

2) Alışılmışın dışında bir özelliği bulunan

Değişik bir oda takımı.

3) Çeşitli, farklı

Değişik renkler.

4) is., hlk. Yedek iç çamaşırı, giyecek

Hiç değişiğim kalmadı.

5) is., hlk. Çok hastalık geçirerek gelişmemiş çocuk

Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.

Игры ⚽ Нужна курсовая?

Look at other dictionaries:

  • muaddel — değişik …   Hukuk Sözlüğü

  • becayiş etmek — değişik yerdeki görevliler, karşılıklı yer değiştirmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • çeşni katmak — değişik bir katkı yapmak Varlığa yepyeni bir çeşni katan yepyeni bir ulus yaratacağım sizden. T. Oflazoğlu …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ha Hoca Ali ha Ali Hoca — değişik gibi gösterilen iki şeyin, gerçekte aynı olduğunu anlatan bir söz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • bilgi toplamak — değişik yer ve kaynaklardan sağlanan bilgileri bir araya getirmek Sormuş, soruşturmuş, ailesi ve çevresine ilişkin bir sürü bilgi toplamıştı. A. İlhan …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • fantezi — is., Fr. fantasie 1) Sonsuz, sınırsız hayal 2) Değişik heves, değişik beğeni, değişik düşünüş Üstelik büyük bir taklit kabiliyeti ve fantezisi vardı. R. N. Güntekin 3) sf. Süslü ve türü değişik olan Yerinden doğrulmuş fantezi ipek çoraplarını,… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • bağdaştırmacılık — is., ğı, anat. 1) Farklı kökenlere sahip değişik kültür özelliklerini birleştirme veya kaynaştırma işi 2) fel. Pek çok değişik öğretiyi birleştirmeyi amaçlayan felsefi veya dinî öğreti …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • bin türlü — sf. 1) Birbirinden çok farklı, çok değişik, bin çeşit 2) zf. Birbirinden çok farklı biçimde, çok değişik biçimde Klasik şiirin yıkıldığından beri şiiri, bin kişi bin türlü tarif ediyor. Y. K. Beyatlı …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • çok sesli — sf., müz. 1) Çok seslilikle ilgili, polifonik 2) müz. Birçok değişik sesin bir araya gelmesiyle yapılan (müzik), polifonik 3) mec. Değişik düşüncelerin özgürce dile getirildiği (ortam, toplum) …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • dilim — is. 1) Bir bütünden kesilmiş veya ayrılmış ince, yassı parça Biraz çay, birkaç dilim tereyağlı ekmek. S. F. Abasıyanık 2) Radyatör parçalarından her biri 3) ed. Değişik anlatı türü, masal, efsane, bilmece vb. bir metnin, bir eserin aslından az… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Share the article and excerpts

Direct link
Do a right-click on the link above
and select “Copy Link”