- doldurmak
- -i
1) Dolmasını sağlamak, dolu duruma getirmek
Fazla eşyasını acele acele valize doldurdu.
- R. H. Karay2) Araç deposunu akaryakıtla tamamen dolu duruma getirmek3) nsz Ateşli silahların içine mermi sürmekİki tabanca getirdiler, takır takır doldurdular.
- F. R. Atay4) nsz Bildirge, çizelge, fiş vb. basılı kâğıtların boş yerlerini tamamlamakOsmanlı tabiiyetini haiz Müslim diye, yol tezkeresi doldururlardı.
- Ö. Seyfettin5) Yaşını, yılını bitirmekYirmi yaşını dolduralı bir iki seneden fazla olmamıştı.
- O. V. Kanık6) Ses, koku yayılıp kaplamakOdanın içini kızarmış bir ekmek kokusu doldurmuştu.
- S. F. Abasıyanık7) Belirli bir süreyi kaplamak, almakBalıkçılara yardım etmek bütün zamanını doldurmayınca kentin içerilerine, gecekondu mahallelerine gitti.
- A. Kutlu8) -le, mec. Canlılık kazandırmakEvi sade sesiyle değil, vücudu ile de doldurdu.
- H. Taner9) mec. Birini, başkası için kötü düşünecek bir duruma getirmekAh, biliyorum, biliyorum seni o gece doldurdular.
- Y. K. Karaosmanoğlu
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.