- donakalmak
- nsz
Şaşırıp bir süre ne yapacağını, ne diyeceğini bilememek
Kaşlarını kaldırarak kafasını salladığı saniye donakalmıştım.
- S. M. Alus
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Kaşlarını kaldırarak kafasını salladığı saniye donakalmıştım.
- S. M. AlusÇağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
hayretten donakalmak — çok şaşırmak, inanamamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
donup kalmak — donakalmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
kanı donmak — donakalmak, çok şaşırmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
donakalma — is. Donakalmak durumu … Çağatay Osmanlı Sözlük
hayret — is., Ar. ḥayret 1) Beklenmedik, garip bir şeyin sebep olduğu şaşkınlık, şaşırma ... hayret ve teessüründen masanın yanındaki sandalyeye yığılmıştı. Ö. Seyfettin 2) ünl. Şaşılan bir şey karşısında söylenen söz Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kalmak — nsz, ır 1) Olduğu yeri ve durumu korumak, sürdürmek Sıkı sıkı kucakladı ve öylece kaldı. T. Buğra 2) Zaman, uzaklık veya nicelik belirtilen miktarda bulunmak Arabada yalnız dört çocuk kalmıştı. O. C. Kaygılı 3) de Konaklamak, konmak Hemen… … Çağatay Osmanlı Sözlük
taşlaşmak — nsz 1) Taş durumuna gelmek 2) mec. Çok şaşırarak bir şey yapamaz, konuşamaz duruma gelmek, donakalmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
küçük dilini yutmak — şaşırmak, donakalmak Kadıncağız beni bu hâlde görünce az kalsın küçük dilini yutacaktı. Y. K. Karaosmanoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
buz kesilmek — 1) buz gibi soğumak, buz durumuna gelmek 2) çok üşümek, donmak Bu sefer avuçlarımla yanaklarım buz kesiliyor. A. Gündüz 3) şaşılacak, üzülecek bir durum karşısında donakalmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
beht — (A.) [ ﺖﻬﺑ ] şaşkınlık. ♦ behte uğramak şaşakalmak, şaşkınlığından donakalmak … Osmanli Türkçesİ sözlüğü