- döküntülü
- sf.
1) Döküntüsü olan
Ortalıkta yorgan, döşek, sandık, sepet; tıpkı yangından kaçmış ailelerin döküntülü, bıkkın tablosu...
- Ç. Altan2) tıp Deride döküntü ile görülen, döküntü ile beliren (hastalık)
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Ortalıkta yorgan, döşek, sandık, sepet; tıpkı yangından kaçmış ailelerin döküntülü, bıkkın tablosu...
- Ç. AltanÇağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
çıkarmak — den 1) Birinin veya bir şeyin çıkmasını sağlamak, çıkmasına sebep olmak Cebinden maroken kaplı bir defter çıkardı. Ö. Seyfettin 2) i Sonunu getirmek Bu para ile ayı çıkarırız. 3) i Anlamak, ne olduğunu bilmek, sezmek 4) i Bulmak, ortaya koymak… … Çağatay Osmanlı Sözlük
indifai — sf., esk., Ar. indifāˁī 1) Püskürten (yanardağ) 2) Döküntülü (hastalık) … Çağatay Osmanlı Sözlük
kızamıkçık — is., ğı, tıp Kızamığa benzeyen, ona göre hafif geçen döküntülü bir hastalık … Çağatay Osmanlı Sözlük
suçiçeği — is., tıp Genellikle çocuklarda görülen döküntülü, bulaşıcı, salgın hastalık … Çağatay Osmanlı Sözlük