durmuş oturmuş

durmuş oturmuş
sf.
1) Olgun, davranışları tutarlı (kimse)

Ona yetişemedi. Yetişse onu tuttuğu durmuş oturmuş bilge konuşmacılardan sanabilirdi.

- H. Taner
2) Aşırılığa kaçmamış

Üstelik de tabirlerle dolu, zengin, durmuş oturmuş bir dili vardı.

- O. V. Kanık

Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.

Игры ⚽ Поможем сделать НИР

Look at other dictionaries:

  • oturmuş — sf. Yerleşik, yerleşmiş, güçlenmiş Oturmuş bir kurum. Birleşik Sözler durmuş oturmuş …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • durmak — nsz, ur 1) Hareketsiz durumda olmak Motorlu su taşıtlarından biri de kanal rıhtımının tam bizim önümüze düşen bir noktasında demir atmış duruyordu. Y. K. Karaosmanoğlu 2) İşlemez olmak, çalışmamak Bileğimdeki saat durmuş. A. Gündüz 3) Bir yerde… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • duraksama — is. Duraksamak durumu, tereddüt Kuşkularım ve duraksamalarımla, bir türlü durmuş oturmuş bir düzene kavuşamamanın acısını çekiyorum. E. Bener …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Share the article and excerpts

Direct link
Do a right-click on the link above
and select “Copy Link”