- oturmuş
- sf.
Yerleşik, yerleşmiş, güçlenmiş
Oturmuş bir kurum.
Birleşik Sözler
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Oturmuş bir kurum.
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
durmuş oturmuş — sf. 1) Olgun, davranışları tutarlı (kimse) Ona yetişemedi. Yetişse onu tuttuğu durmuş oturmuş bilge konuşmacılardan sanabilirdi. H. Taner 2) Aşırılığa kaçmamış Üstelik de tabirlerle dolu, zengin, durmuş oturmuş bir dili vardı. O. V. Kanık … Çağatay Osmanlı Sözlük
gelin altın taht getirmiş, çıkmış kendisi oturmuş — toplum içine giren bir kimsenin kendi kullanacağı eşyasının değerli olup olmaması başkalarını ilgilendirmez anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
oturmak — e 1) Vücudun belden yukarısı dik duracak biçimde ağırlığı kaba etlere vererek bir yere yerleşmek Bir sandalyenin üzerinde oturmuş, önüne bakıyordu. S. F. Abasıyanık 2) nsz Bu biçimde yerleştiği yerde kalmak Bakın, hikâye zordur, acımasız ve… … Çağatay Osmanlı Sözlük
adaylık — is., ğı 1) Herhangi bir iş, bir görev için kendini ileri sürme veya başkaları tarafından ileri sürülme, namzetlik Seçimlerde adaylık hakkının yalnız muayyen bir seçim dairesinde oturmuş olanlara tahsisi teklif ediliyordu. Y. K. Karaosmanoğlu 2)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
anaç — is., cı 1) Yemiş verecek durumdaki ağaç Bir yıllanmış ağaca anaç derler, babaç demezler. B. Felek 2) Yavru yetiştirecek duruma gelmiş olan hayvan 3) sf. İri, kart Ön sıranın başına oturmuş, iki anaç kız, baş başa konuşuyorlar. M. Ş. Esendal 4) sf … Çağatay Osmanlı Sözlük
boliçe — is., hlk., İbr. Yahudi kadını Balat kapısından girdim içeri / Boliçeler oturmuş iki geçeli. Halk türküsü … Çağatay Osmanlı Sözlük
çatma — is. 1) Çatmak işi 2) Provada geçici olarak bir giysiye iliştirilmiş olan parça 3) Duvarları ağaç gövdesinden birbirine takılarak ve çivisiz olarak yapılan yayla evi, Yörük çadırı 4) Bir çeşit döşemelik kumaş Sonra o çatma örtülü minderin üstüne… … Çağatay Osmanlı Sözlük
dantel — is., Fr. dentelle Her türlü iplikle örülen veya bir kumaşın kenarına işlenen türlü biçimde ince ve ağ görünümünde örgü, tentene Gözlerini açıp Maviş Hanımı elinde tığ, pencerenin önüne oturmuş, sabırla dantel örüyor görmüyor mu? A. İlhan Birleşik … Çağatay Osmanlı Sözlük
divan — is., tar., Ar. dīvān 1) Yüksek düzeydeki devlet adamlarının kurduğu büyük meclis 2) ed. Divan edebiyatı şairlerinin şiirlerini topladıkları eser 3) Sedir Köşedeki divana oturmuş, ayaklarını karşısındaki koltuğa dayamıştı. Ö. Seyfettin 4) mec.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
dizmek — i, e, er 1) Bazı nesneleri iplik, tel vb.ne geçirmek Ortada, hasırların üstünde yığılı tütün yapraklarının etrafında, ana, iki kız oturmuş tütün diziyorlardı. N. Cumalı 2) Yan yana veya üst üste sıralamak Odanın ortasına üç ayaklı masayı koymuş,… … Çağatay Osmanlı Sözlük