dümdüz — sif. Çox düz, tamamilə düz. Dümdüz çöl. Dümdüz ağac. Dümdüz qamət. – Hündür, dümdüz şam ağaclarının qol budağı üşüyürmüş kimi qar təpələri altında titrəşirdi. M. İ.. Dəniz sakit, şüşə kimi; Dümdüz idi mavi sular. M. D.. // Zərf mənasında. Çovğun… … Azərbaycan dilinin izahlı lüğəti
ana avrat düz (veya dümdüz) gitmek — sövmek, küfretmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
tabak gibi — dümdüz ve açık (yer) … Çağatay Osmanlı Sözlük
ana — is. 1) Çocuğu olan kadın, anne Gözyaşları döken hanım herhâlde gelinin anası olacaktı. H. Taner 2) Yavrusu olan dişi hayvan 3) Dinî bakımdan aziz tanınan bazı kadınlara verilen saygı unvanı Fatma Anamız. Meryem Ana. 4) ünl. Yaşlı kadınlara… … Çağatay Osmanlı Sözlük
düpedüz — zf. 1) Çok düz ve doğru bir biçimde, dümdüz olarak 2) Yalın, basit, süssüz, sade bir biçimde Bir lakırtıyı düpedüz söylemek dururken, daha çok beğenilsin diye dolambaçlı yollardan söylediniz mi, çok kere manasız manasız şeyler meydana çıkıyor. O … Çağatay Osmanlı Sözlük
girintisiz çıkıntısız — sf. Düzgün, dümdüz … Çağatay Osmanlı Sözlük
kupkuru — sf. 1) Çok kuru Ağaçlar çıplak, demir gibi kaskatı ve kupkuru. P. Safa 2) mec. Belirgin, net Kazanç, her yerde kupkuru, dümdüz, apaçık menfaattir. F. R. Atay Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller kupkuru etmek kupkuru kesilmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
nakışsız — sf. Nakşı olmayan Ben bu çevreyi motifsiz, nakışsız, dümdüz getiriyorum göz önüne. B. R. Eyuboğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
sistire — is., Rum. Bir tahtanın üzerindeki ufak pürüzleri giderip onu dümdüz bir duruma getirmeye yarayan ince çelik lama … Çağatay Osmanlı Sözlük
şaşkın şavalak — zf. Şaşkın şaşkın Şehirler dümdüz edilmiş, fabrikalar yıkılmış, taş üstünde taş kalmamış. Sağ kalan talihsizler şaşkın şavalak etrafa bakınıyor. S. Dölek … Çağatay Osmanlı Sözlük