- fesahat
- is., -ti, ed., Ar. feṣāḥat
Anlatışta düzgünlük ve açıklıkla birlikte amaca uygunluk
Edebî lisanı o zamanki fesahatine ve tabiatına göre güzelleştirdiler.
- Y. K. Beyatlı
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Edebî lisanı o zamanki fesahatine ve tabiatına göre güzelleştirdiler.
- Y. K. BeyatlıÇağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
fesahat — (A.) [ ﺖﺣﺎﺼﻓ ] fasihlik, dilde düzgünlük … Osmanli Türkçesİ sözlüğü
FESAHAT — (Bak: Fasahat … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
LESEN — Fesâhat. Düzgün, güzel ve akıcı konuşma … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
ABİDE — Uzun müddet dillerde destan olup kalan beliye ve dâhiye. * Bir milletin târihinde büyük bir değeri hâiz olan vak a. * Fesahat ve belâgatı dolayısıyle benzeri söylenemeyen şiir. * Tarihte yüksek ve hâkim bir mevkide olan vak aları veya büyükleri… … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
BEYAN — İzah. Açıklama. Anlatma. Açık söyleme. * Öğretme. * Fesahat ve belâgat. * Edb: Belâgat ilminin hakikat, mecaz, kinâye, teşbih, istiâre gibi bahislerini öğreten kısmı. (Bak: Belâgat) * Söz olsun, iş olsun; vukû bulan şeyden murad ne olduğunu o şey … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
CEZM — (Cezim) Kat î karar. Yemin. Kararlaştırmak. * Kesmek. * Niyet. Tahmin. Takdir. * İlzam. * İcâbe. * Gr: Arabçada kelime sonundaki harfi sâkin okumak. Kur ân ı Kerim okurken harfleri yerlerine vaz edip mahrecinden çıkarırken tâne tâne, fesahat,… … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
NATIKA — (Nutk. dan) Düşünüp söylemek hassası. Fesahat ve belâgatta söyleme kuvveti. Talâkat ı lisan, güzel konuşabilme kabiliyeti … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
İFLAK — şiir okurken fesahat üzerine olmak. * Mâna ve kelime icad etme … Yeni Lügat Türkçe Sözlük