- fısıldamak
- -i, -e
Başkalarının duyamayacağı kadar alçak sesle konuşmak, fıslamak
Savcı, kumandanın kulağına birkaç kelime fısıldadı.
- A. Gündüz
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Savcı, kumandanın kulağına birkaç kelime fısıldadı.
- A. GündüzÇağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
fışıldamak — nsz Fışır fışır ses çıkarmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
kulağına fısıldamak — çok alçak ve hafif bir ses tonuyla kulağına eğilip bir şeyler söylemek Emrullah ı yanına çağırıp kulağına usulca bir şeyler fısıldadı. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
kulağına söylemek — fısıldamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
MUHACEZE — Fısıldamak … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
söwlenmek — fısıldamak, II I, 278 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
sufsamak — fısıldamak, okuyup üflemek III, 286bkz: sufşamak, şuwşaşmak, şuwşatmak … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
sufşamak — fısıldamak, okuyup üflemek III, 286bkz: sufsamak, şuwşaşmak, şuwşatmak … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
fısıldama — is. Fısıldamak işi … Çağatay Osmanlı Sözlük
fısıldaşmak — nsz, le Birbirine fısıldamak Bazı aileler sokağa çıkmış, genç kızlar aralarında fısıldaşıyorlardı. Y. K. Beyatlı … Çağatay Osmanlı Sözlük
fıslamak — i, e 1) Fısıldamak 2) mec. Gizlice haber vermek … Çağatay Osmanlı Sözlük