göz — is., anat. 1) Görme organı 2) Bazı deyimlerde, görme ve bakma Gözden geçirmek. Gözden kaybolmak. Göz önünde. Gözü keskin. 3) Bakış, görüş Bu sefer alacaklı gözüyle baktım. 4) Suyun topraktan kaynadığı yer, kaynak Asıl felaket bu pınara sırt… … Çağatay Osmanlı Sözlük
HUNDURE — Göz bebeği … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
SEVAD-ÜL AYN — Göz bebeği … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
bebek — is., ği 1) Meme veya kucak çocuğu 2) Plastik, tahta, bez vb.nden yapılan insan biçiminde oyuncak Yarın seni bonmarşeye götüreceğim, beğendiğin bebeği alacağım. H. E. Adıvar 3) Göz bebeği Uzun kirpikli gözleri sık sık açılıp kapanıyor, bebekleri… … Çağatay Osmanlı Sözlük
karagunı — akşamleyin çocukların oynadıkları bir oyun. II I, 243 göz bebeği, gözün renkli yeri; göz I, 382; I I,116; III, 29 § kara karak; göz karas I, I, 382 § … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
DİDE — f. Göz, ayn, çeşm. * Görmek. * Gözcü. * Göz bebeği. * Göz ucu … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
MUKLE — (C: Mukul) Gözün karası. Göz bebeği. * Göz. * Su taksimi için kullanılan ta … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
KARURE — (C.: Kavârir) Göz bebeği. Gözün siyah kısmı. * Şişe … Yeni Lügat Türkçe Sözlük