harap — HARÁP, harapi, s.m. v. arap. Trimis de gall, 06.02.2009. Sursa: DEX 98 HARÁP harápi m. v. ARAP. Trimis de siveco, 23.09.2007. Sursa: NODEX … Dicționar Român
harap etmek — harap duruma getirmek Ona zamanın harap edemeyeceği bir abide yapmak istedi. H. E. Adıvar … Çağatay Osmanlı Sözlük
harap olmak — harap duruma gelmek, haraplaşmak, perişan olmak Parkın eski güzelliği kalmadı, ne kadar harap oldu. Y. K. Karaosmanoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
harap düşmek — kötü bir durumla karşı karşıya kalmak Millet, fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir. Atatürk … Çağatay Osmanlı Sözlük
harap — m IV, D. a a. u, Ms. harappie; lm M. y 1. «bicz z krótką rękojeścią i długim splecionym rzemieniem» Obić harapem. 2. ndm łow. «okrzyk myśliwych nawołujących psy, zwłaszcza dla odpędzenia ich od ubitej zwierzyny» ‹niem.› … Słownik języka polskiego
kendini harap etmek — sıkıntı veya üzüntüden perişan olmak Daha burada kendini harap edersen yukarılarda ne halt edeceksin? R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
hâli harap olmak — bitkin, perişan olmak, kötü duruma düşmek Sınıfı geçmezse hâli haraptır … Çağatay Osmanlı Sözlük
çöle dönmek — harap olmak, bozulmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
başına yıkmak — harap etmek, zor durumda bırakmak Babamın evinden çıktım / Evini başına yıktım. Halk türküsü … Çağatay Osmanlı Sözlük
DİL-İ VİRAN — Harap gönül, yıkık gönül … Yeni Lügat Türkçe Sözlük