- harap olmak
- harap duruma gelmek, haraplaşmak, perişan olmak
Parkın eski güzelliği kalmadı, ne kadar harap oldu.
- Y. K. Karaosmanoğlu
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Parkın eski güzelliği kalmadı, ne kadar harap oldu.
- Y. K. KaraosmanoğluÇağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
hâli harap olmak — bitkin, perişan olmak, kötü duruma düşmek Sınıfı geçmezse hâli haraptır … Çağatay Osmanlı Sözlük
harap — sf., bı, Ar. ḫarāb 1) Bayındırlığı kalmamış, yıkılacak duruma gelmiş, yıkkın, viran Duvarları yıkılmış, çatıları yanmış, harap bir köyün hizasına gelince yaver atından atladı. Ö. Seyfettin 2) Bitkin, yorgun, perişan Kiraz yemekten insanlar harap … Çağatay Osmanlı Sözlük
hâk ile yeksan etmek (veya olmak) — 1) yapı, şehir vb. için temelinden yıkıp harap etmek, bütünüyle ortadan kaldırmak veya kalkmak 2) yapı, şehir vb. için temelinden yıkıp harap olmak, bütünüyle ortadan kaldırmak veya kalkmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
vîrân olmak — 1. yıkılmak, harap olmak. 2. perişan olmak … Osmanli Türkçesİ sözlüğü
kendini harap etmek — sıkıntı veya üzüntüden perişan olmak Daha burada kendini harap edersen yukarılarda ne halt edeceksin? R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
çöle dönmek — harap olmak, bozulmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
hâl — is., li, Ar. ḥāl 1) Bir şeyin içinde bulunduğu şartların veya taşıdığı niteliklerin bütünü, durum, vaziyet Herkes hâline göre bir hediye verdi. H. R. Gürpınar 2) Davranış, tutum, tavır Bambaşka bir hâliniz vardır sizin. Merhametli bir insan… … Çağatay Osmanlı Sözlük
dokunca görmek — zarara uğramak, harap olmak Yangın çıkıp da okul büyük ölçüde dokunca görünce Galatasaray Lisesi buraya taşınmıştır. S. Birsel … Çağatay Osmanlı Sözlük
hasara uğramak — zarar görmek, yıkılmak, harap olmak Bir lokomotifle iki vagon hasara uğramışlar. A. İlhan … Çağatay Osmanlı Sözlük
içini parçalamak (veya parça parça etmek) — çok üzülmek, aşırı derecede sıkılıp harap olmak İçini parça parça etmekle beraber Azize nin feryadı ona tabii gelmeye başlamıştı. H. E. Adıvar … Çağatay Osmanlı Sözlük