- ikiyüzlü
- sf.
Özü sözü bir olmayan, riyakâr, mürai
Kocasının zayıf bir adam olduğunu bilmez miydi, bilirdi, şimdi bir de ikiyüzlü olduğunu gözleriyle görüyordu.
- A. İlhan
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Kocasının zayıf bir adam olduğunu bilmez miydi, bilirdi, şimdi bir de ikiyüzlü olduğunu gözleriyle görüyordu.
- A. İlhanÇağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
yüze gülücü — sf. İkiyüzlü, riyakâr ... hakikati bilmek kimini deli ediyor, yardakçı, yüzsüz, yüze gülücü veya ikiyüzlü ediyor. T. Buğra … Çağatay Osmanlı Sözlük
döner ayna — is. 1) Arkalı önlü ayna, iki tarafı da aynalı cam 2) sf., mec. İkiyüzlü, riyakâr (kimse) … Çağatay Osmanlı Sözlük
içi dışı bir — sf. Düşündüğünü açıkça söyleyen, gizli bir düşüncesi olmayan, ikiyüzlü olmayan, özü sözü bir Ben tüm ömrümde, içi dışı bir insan olmaya çalıştım; sanırım oldum da... A. Boysan … Çağatay Osmanlı Sözlük
iki — is. 1) Birden sonra gelen sayının adı 2) Bu sayıyı gösteren 2, II rakamlarının adı 3) sf. Birden bir artık Bir sokak başında kavga eden iki çocuğu ayırdı. H. Taner Birleşik Sözler iki anlamlı iki ayaklı iki başlı iki bir ikibuçukluk … Çağatay Osmanlı Sözlük
ikiyüzlülük — is., ğü İkiyüzlü olma durumu, riyakârlık, mürailik Mademki ... her baktığı insanın ciğerini dahi okuyordu, nasıl olup da etrafını saran mideci dalkavukların ikiyüzlülüğünü anlayamıyordu? H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
mürai — sf., esk., Ar. murāˀī İkiyüzlü Pek nazik olduğu için onu görenler mürai zannederler. A. Ş. Hisar … Çağatay Osmanlı Sözlük
riyakâr — sf., Ar. riyā + Far. kār İkiyüzlü, yüze gülen, mürai Ah bu yarım sarhoşluk! İnsanı yalancı ediyor, riyakâr ediyor, lafını şaşırtıyor. S. F. Abasıyanık … Çağatay Osmanlı Sözlük
riyasız — sf. 1) Olduğu gibi görünen, ikiyüzlü davranmayan Riyasız Evliya Çelebi Beşiktaş taki seyir yerinin de bülbüllerle kaynaştığını söyler. S. Birsel 2) zf. İki yüzlü davranmadan Dünyayı ve şehri riyasız kucaklamak istiyordum. S. F. Abasıyanık … Çağatay Osmanlı Sözlük
sezdiri — is. Sezdirmek işi İkiyüzlü bir tutum içinde olduğu, yine çok ince ama acımasız sezdirilerle belirtilir. S. İleri … Çağatay Osmanlı Sözlük
yalabık — is., ğı, hlk. 1) Alevin oynayarak parıldaması, parlama, parıltı 2) Şimşek 3) sf. Parlak, parıltılı, ışıltılı 4) sf., mec. Güzel, yakışıklı, sevimli 5) sf., mec. İkiyüzlü, kaypak … Çağatay Osmanlı Sözlük