ilişmek — birbirine ilişmek; çatışmak; asmakta yardım ve yarış etmek I, 188, 190bkz: ılışmak … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
ilişmek — bend, peyvend olmak, bağlanmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
gözü ilişmek — birdenbire veya istemeden görmek Demin şu pencereden gözüm denize ilişince kendimi Roma ya giden bir vapurda sandım. P. Safa … Çağatay Osmanlı Sözlük
gözüne ilişmek — (bir şey) bir şeyi birdenbire, istemeden görmek ... gene etrafıma, pencere ve kapı aralıklarına bakıyorum. Nihayet iskarpinlerim gözüme ilişiyor. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
ılınmak — ilişmek, tutulmak, uğramak, takılmak I, 204; II, 288; III, 358bkz: ilinmek … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
ilmek — ilişmek I, 169 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
göz — is., anat. 1) Görme organı 2) Bazı deyimlerde, görme ve bakma Gözden geçirmek. Gözden kaybolmak. Göz önünde. Gözü keskin. 3) Bakış, görüş Bu sefer alacaklı gözüyle baktım. 4) Suyun topraktan kaynadığı yer, kaynak Asıl felaket bu pınara sırt… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ilişme — is. İlişmek işi … Çağatay Osmanlı Sözlük
arız olmak — 1) bulaşmak, ilişmek Sana son zamanlarda bir dalgınlık arız oldu, farkında mısın, bilmem. A. İlhan 2) sonradan ortaya çıkmak Zaten aylardan beri yüreğine dertler, endişeler içinde garip bir baygınlık arız oluyor, yüreğinde bir erime, bir tükenme… … Çağatay Osmanlı Sözlük
bana dokunmayan (veya beni sokmayan) yılan bin yaşasın — birçok kimse, kendilerine kötülüğü dokunmayan kişiye ilişmek istemez anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük