kalıplaşmış

kalıplaşmış
sf.
Durumunu sürdüren, belli bir durumun dışına çıkmayan

Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.

Игры ⚽ Поможем решить контрольную работу

Look at other dictionaries:

  • birleşik ad — is., dbl. Birleşik kelime biçiminde belirli kurallar içinde kalıplaşmış ad, birleşik isim: Aslanağzı, başşehir, kaptıkaçtı, gecekondu gibi …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • birleşik kelime — is., dbl. Ses düşmesi, ses türemesi, kelime türünün değişmesi, üzerindeki ekin görevini kaybetmesi veya anlam kayması dolayısıyla aralarına ek girmeyerek kalıplaşmış iki veya daha çok sözden oluşan kelime: pazartesi (< pazar ertesi), hissetmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • deyim — is. Genellikle gerçek anlamından az çok ayrı, ilgi çekici bir anlam taşıyan kalıplaşmış söz öbeği, tabir Bence ziyan olmuş, eski deyimi ile heder olmuş bir değerdir. H. Taner Birleşik Sözler cebirsel deyim …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • formül — is., Fr. formule 1) Genel bir olguyu, bir kuralı veya ilkeyi açıklayan simgeler takımı 2) Bir belgenin yazılacağı biçimi ve ona özgü olan deyimi gösteren örnek Cevap formülü son derece basit idi. F. R. Atay 3) Kalıplaşmış, basmakalıp anlatım 4)… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kalıplaşmışlık — is., ğı Kalıplaşmış olma durumu …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • komprime — is., Fr. comprimé 1) Çoğu kez yassı veya silindir biçiminde katı ilaç, hap 2) mec. Bir konuyla ilgili olarak derinliği olmayan kalıplaşmış bilgi …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • söylem — is. 1) Söyleyiş, söyleniş, sesletim, telaffuz 2) Kalıplaşmış, klişeleşmiş söz, ifade 3) Bir veya birçok cümleden oluşan, başı ve sonu olan bildiri, tez …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • lafı dolandırmak — sözü uzatmak Üç beş sorum var kalıplaşmış, onları soruyorum, lafı dolandırarak. N. Meriç …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Share the article and excerpts

Direct link
Do a right-click on the link above
and select “Copy Link”