karınça — karınca. I, 501; III, 375bkz: karınçak … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
karınca kararınca — zf. Az da olsa, elinden geldiği kadar, karınca kaderince Kendi kızları çalışıyor, karınca kararınca eve bir şeyler getiriyorlardı. E. Bener … Çağatay Osmanlı Sözlük
karınca yuvası — is. Karıncaların barındığı yer Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller karınca yuvası gibi karınca yuvası gibi kaynamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
karınca duası — is., din b. Bereket getirdiğine inanılarak iş yerlerine asılan dua Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller karınca duası gibi … Çağatay Osmanlı Sözlük
karınca kaderince — zf. Karınca kararınca … Çağatay Osmanlı Sözlük
karınca — mor, morca; karınçka … Çağatay Osmanlı Sözlük
karınca asidi — is., kim. Formik asit … Çağatay Osmanlı Sözlük
karınca belli — sf. Beli çok ince olan … Çağatay Osmanlı Sözlük
karınca kuşu — is., hay. b. Karıncayiyen … Çağatay Osmanlı Sözlük
karınca kuşugiller — is., ç., hay. b. Karıncayiyengiller … Çağatay Osmanlı Sözlük