kavrama noktası — is. Arabanın harekete geçtiği an ve durum … Çağatay Osmanlı Sözlük
görü — is. 1) Görme yetisi 2) Bir yerin çevreyi görme özelliği, nezaret Buranın görüsü geniş. 3) fel. Dolaysız kavrama, birden kavrama Birleşik Sözler hoşgörü içgörü öngörü sağgörü … Çağatay Osmanlı Sözlük
akıl — is., klı, Ar. ˁaḳl 1) Düşünme, anlama ve kavrama gücü, us 2) ruh b. Bellek Hâlâ aklımda o tufan yağmuru. C. S. Tarancı 3) Öğüt, salık verilen yol Bu aklı size kim verdi. 4) Düşünce, kanı Şimdiki aklım olsaydı bu dükkânın yerine aç bir kahve! A. K … Çağatay Osmanlı Sözlük
anlamaklık — is., ğı Anlama, kavrama … Çağatay Osmanlı Sözlük
çalımsızlık — is., ğı Çalımsız olma durumu Kavrama hızının zayıflığıyla zekâsının çalımsızlığından ötürü, okulda kendisine kozalak adını takmışlardı. Ç. Altan … Çağatay Osmanlı Sözlük
debriyaj — is., Fr. débrayagé 1) Otomobillerde kavrama yöntemi ile kenetlenmiş iki mili birbirinden ayıran ve çekici mili hareket düzeninde tutarak çekilen milin durmasını ve bu işlem sonunda aracın hareketini sağlayan düzenek 2) Bu düzeneği işletmeye… … Çağatay Osmanlı Sözlük
debriyaj pedalı — is. Kavrama pedalı … Çağatay Osmanlı Sözlük
derinlik — is., ği 1) Bir şeyin dip tarafının yüzeye, ağza olan uzaklığı 2) fiz. Bir cismin en ve boy dışındaki üçüncü boyutu 3) Bulunulan yere göre uzakta olan yer Ormanın derinliklerinden bir ses geldi. 4) mec. Özüne inerek ayrıntılı bir biçimde kavrama… … Çağatay Osmanlı Sözlük
derk — is., esk., Ar. derk Anlama, kavrama Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller derk etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
düşünme — is. 1) Düşünmek durumu, tefekkür 2) fel. Duyum ve izlenimlerden, tasarımlardan ayrı olarak aklın bağımsız ve kendine özgü durumu 3) fel. Karşılaştırmalar yapma, ayırma, birleştirme, bağlantıları ve biçimleri kavrama yetisi Birleşik Sözler düşünme … Çağatay Osmanlı Sözlük