kaynatmak — II, 357 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
pekmez kaynatmak — pekmez yapmak Karısı ile kaynatası çoktan kalkmışlar, bahçede pekmez kaynatıyorlar. M. Ş. Esendal … Çağatay Osmanlı Sözlük
gır kaynatmak — birkaç kişi işlerini bırakıp yârenlik etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
el kazanıyla aş kaynatmak — başkasının hazırladığı imkânları kendi hesabına kullanarak iş çevirmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
kanını kaynatmak — heyecanlandırmak, coşturmak Görenin kanını kaynatan bir tadı vardı duruşunun, bakışının. Y. Kemal … Çağatay Osmanlı Sözlük
çokratmak — kaynatmak. I I, 333, 334 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
el — 1. is., anat. 1) Kolun bilekten parmak uçlarına kadar olan, tutmaya ve iş yapmaya yarayan bölümü El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk. Z. O. Saba 2) Sahiplik, mülkiyet Elden çıkarmak. Elimdeki bütün parayı… … Çağatay Osmanlı Sözlük
fıkırdatmak — i 1) Fıkır fıkır kaynatmak 2) mec. Cilve yapmasına sebep olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
gır — is., argo 1) Söz, lakırtı 2) sf. Yalan, uydurma Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller gır atmak gır geçmek gır kaynatmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
kan — is. 1) Atardamar ve toplardamarların içinde dolaşarak hücrelerde özümleme, yadımlama görevlerini sağlayan plazma ve yuvarlardan oluşmuş kırmızı renkli sıvı Cebinden çıkardığı mendille ellerine bulaşan kanları silerek haykırdı. Ö. Seyfettin 2) mec … Çağatay Osmanlı Sözlük