- el
- 1. is., anat.
1) Kolun bilekten parmak uçlarına kadar olan, tutmaya ve iş yapmaya yarayan bölümü
El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk.
- Z. O. Saba2) Sahiplik, mülkiyetElden çıkarmak. Elimdeki bütün parayı bu eve yatırdım.
3) Kez, defa4) İskambil oyunlarında oynama sırası5) İskambil oyunlarında her bir tur6) Yönetim, baskı, etkiBu topraklar düşman elinden kurtarıldı.
7) Bazı nesne ve araçların tutmaya yarayan bölümüKapı eli.
Birleşik Sözler- el ayası- el bezi- el duşu- el ele- el emeği- el erimi- el erki- elezer- el falı- el freni- el ilanı- el işi- el kiri- elöpen- el tası- el topu- el ulağı- elde bir- eli açık- eli ağır- eli bol- eli boş- eli dar- eli sıkı- eli uz- eli uzun- bir elAtasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller- el açmak- el almak- el atmak- <- <- <- el etmek- el kadar- el öpmek- <- <- <- <- <- <- <- <- <- <- <- <- <- <- <- <- <- <- <- <- <2. is. Yabancı, yakınların dışında kalan kimseKâtip benim ben kâtibin el ne karışır!
- Halk türküsüBirleşik Sözler- el adamı- el âlem- elgün- elkızı- eloğluAtasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller3. is.1) Ülke, yurt, ilÇöller, Yemen ellerinden betermiş.
- A. Gündüz2) Halk, ahali3) hlk. Oba, aşiretKalktı göç eyledi Afşar elleri / Ağır ağır giden eller bizimdir.
- DadaloğluBirleşik Sözler- yad el- Türk eliAtasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.