akbalık — is., ğı, hay. b. 1) Sazangillerden, eti kılçıklı, yumurtası ile tarama yapılan bir balık (Leuciscus) 2) Akya balığı … Çağatay Osmanlı Sözlük
başak — is., ğı 1) Arpa, buğday, yulaf vb. ekinlerin tanelerini taşıyan kılçıklı başı Toprak üstünde ne tütün fidanı ne buğday başağı bırakmışlar. A. Ş. Hisar 2) hlk. Tarlalarda, bağlarda dökülmüş veya tek tük kalmış olan ürün Birleşik Sözler salkım… … Çağatay Osmanlı Sözlük
çalı fasulyesi — is., bit. b. Kılçıklı bir çeşit fasulye … Çağatay Osmanlı Sözlük
çapak — 1. is., ğı, hay. b. Sazan familyasından, vücudu yandan basık, 50 cm uzunluğunda, 4 5 kg ağırlığında, sarı pullu, eti tatsız, kılçıklı bir tatlı su balığı (Abramis brama) 2. is., ğı 1) Göz pınarında ve kirpiklerde birikerek pıhtılaşan veya kuruyan … Çağatay Osmanlı Sözlük
çitari — is., hay. b. 1) İzmaritgillerden, üzerinde sarı çizgiler bulunan, en büyüğü yarım kiloyu aşmayan, kılçıklı bir balık (Boxsalpa) 2) İpek ve pamukla dokunan bir tür çizgili kumaş, çitar Pencerelerdeki çitari perdelerden, köşedeki aynalı konsola… … Çağatay Osmanlı Sözlük
istavrit — is., hay. b., Rum. Uskumrugillerden, pulsuz ve az kılçıklı bir balık (Trachurus trachurus) … Çağatay Osmanlı Sözlük
izmarit — is., hay. b., Rum. 1) İzmaritgillerden, pullu ve kılçıklı bir çeşit küçük balık (Maena smraris) 2) İçilmiş sigara artığı Kiminiz de kat çıkacak diye, izmarit toplar gibi boyuna gazete kuponu toplarsınız. Ç. Altan … Çağatay Osmanlı Sözlük
kababurun — is., rnu, hay. b. Sazangillerden, ırmak ve göllerde yaşayan, eti kılçıklı küçük bir balık (Chondrostoma nasus) … Çağatay Osmanlı Sözlük
kızılkanat — is., dı, hay. b. Sazangillerden, yüzgeçleri kırmızı, 25 30 cm boyunda, eti kılçıklı bir tatlı su balığı (Scardinus eryhrophthalmus) … Çağatay Osmanlı Sözlük
melanurya — is., hay. b., Lat. İzmaritgillerden, gümüş renkli, eti kılçıklı bir Akdeniz balığı (Sparus melanuiya) … Çağatay Osmanlı Sözlük