kılıksız

kılıksız
sf.
Giyimi düzgün olmayan, sünepe, süfli

Niye bugün buraya bu kadar kılıksız, üstelik de bir karış sakalla geldim?

- H. Taner

Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.

Игры ⚽ Поможем сделать НИР

Look at other dictionaries:

  • kalender — is., Far. ḳalender 1) Gösterişsiz, sade yaşamaktan yana olan, alçak gönüllü kimse, ehlidil, rint 2) Özensiz giyinmiş, kılıksız kimse 3) Yalnız birisi hareketli üst üste konulmuş belirli sayıda silindirden meydana gelen ve düzgün yüzeyli kâğıt… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • eski göz ağrısı — is. Eski sevgili, ilk göz ağrısı Niye buraya bu kadar kılıksız, üstelik de bir karış sakallı geldim. Bak eski göz ağrılarına rastlayacakmışız. H. Taner …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kıl kuyruk — sf., ğu 1) Zayıf, çelimsiz Hiçbir özelliği olmayan, kendi hâlinde, gösterişsiz, kıl kuyruk bir kedi idi. H. Taner 2) Züğürt, kılıksız 3) Niteliksiz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kılıksızlaşmak — nsz Kılıksız duruma gelmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kılıksızlık — is., ğı Kılıksız olma durumu …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kıyafetsiz — sf. Kıyafeti düzgün olmayan, kılıksız Birleşik Sözler kalıpsız kıyafetsiz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • meymenetsiz — sf. 1) Uğursuz 2) Suratsız, kılıksız, huysuz, ters (kimse) Birtakım uygunsuz, meymenetsiz heriflerle geziyormuş. H. Taner …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • püskülsüz — sf. Püskülü olmayan Püskülsüz eski yemeni sarılı fesi en yağlı ve en kılıksız çocuk oydu. H. E. Adıvar …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • süfli — sf., Ar. suflī 1) Aşağı, aşağılık, bayağı, adi Sabri nin maceraları hep böyle süfli şeylerden ibaret değildi. R. N. Güntekin 2) Kılıksız, pis kılıklı, hırpani …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • sünepe — sf. Kılıksız ve uyuşuk, sümsük (kimse) Kızın adı Handan dı çünkü o sünepe herif vagona koşarken, Handan diye bağırmıştı. T. Buğra …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Share the article and excerpts

Direct link
Do a right-click on the link above
and select “Copy Link”