kıracak

kıracak
is., -ğı
Nalbantların atın tırnağını kesmek için kullandıkları keskin demir alet

Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.

Игры ⚽ Нужно решить контрольную?

Look at other dictionaries:

  • yüzü tutmamak — 1) (bir şey yapmaya) haklı da olsa karşısındakini kıracak bir davranışta bulunmaktan çekinmek O böyle kimseyi kırmak istemedikçe, kimseye olmaz demeye yüzü tutmadıkça ne kadar istemese çevresi onu kıracak, üzecekti. N. Cumalı 2) (bir şey yapmaya) …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • çimdik — is., ği 1) Çimdikleme işi 2) sf. Başparmakla işaret parmağının ucu arasına alınan miktarda olan 3) mec. Gönül kıracak söz Her röportajı, bir yeni muziplik, bir yeni çimdik içerirdi. H. Taner 4) hlk. Tatar böreği Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • hatır — is., Ar. ḫāṭir 1) Düşünme, akılda tutma, hafıza, zihin, akıl, yâd 2) Gönül, kalp Sakın hatırını kıracak bir şey söyleme. 3) Birine karşı duyulan saygı, sevgi Hatırınız için bu işi yaptım. 4) Durum, keyif, hâl Hatırını sormak. Birleşik Sözler… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kırmak — i, ar 1) Sert şeyleri vurarak veya ezerek parçalamak Taşları kırmak. Bardağı kırmak. 2) İri parçalara ayırmak 3) nsz Belirli bir biçimde katlamak Forma kırmak. 4) Öldürmek, yok olmasına neden olmak Bu yıl soğuk hayvanları kırdı. 5) Bir şeyin… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • temrin — is., esk., Ar. temrīn Tekrarlatarak alıştırma Bir zamanlar ben de nefsimi köreltmek için benliğimin burnunu kıracak böyle temrinler yapardım. H. Taner …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • vızıldamak — nsz 1) Vız diye ses çıkarmak 2) mec. Hafif sesle ve bezdirici biçimde yakınmak, sızlanmak Beni gönderecektin değil mi büyük hanım? diye vızıldadığı zaman ümidini kıracak bir şey söylemiyordu. R. N. Güntekin …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • çam devirmek — karşısındakine dokunacak veya kötü bir sonuç doğuracak söz söylemek Bu hoppa oğlan, karısına ne diller dökecek, ne potlar kıracak, ne çamlar devirecekti. H. R. Gürpınar …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ileri geri konuşmak (veya söz etmek veya laflar etmek) — yersiz ve gönül kıracak biçimde konuşmak Böyleydi, ilkin coşar tartışır, ileri geri konuşurdu. H. Taner …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • leke getirmek — yüz kızartacak, onur kıracak durumla karşılaşmaya yol açmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • sözünü esirgememek (veya sakınmamak) — düşündüğünü, karşısındakini kıracak bir söz olsa bile söylemekten çekinmemek Emine iskambil falı açıyor, dikiş dikiyor, çorap örüyor, kafasına uyan insanlarla konuşuyor, sözünü sakınmıyor. H. E. Adıvar Dikbaşlı ve sözünü esirgemez bir insan… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Share the article and excerpts

Direct link
Do a right-click on the link above
and select “Copy Link”