kulak kulağa

kulak kulağa
zf.
Gizlice, başkası duymaksızın

Kalemlere girip kâtiplerle kulak kulağa, sıkı fıkı konuşan, pullu mühürlü kâğıtlar alıp veren sinsi bir adam vardır.

- R. H. Karay

Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.

Игры ⚽ Нужна курсовая?

Look at other dictionaries:

  • kulak — 1. is., ğı, anat. 1) Başın her iki yanında bulunan işitme organı Kulaklarımın uğultusu içinde, söylediği lakırtıların hiçbirini duymuyordum. H. C. Yalçın 2) anat. Bu organın, sesleri toplayıp içeriye almaya yarayan dış bölümü Elleriyle… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kulak kepçesi — is., anat. Kulağın sesi toplayarak orta kulağa göndermeye yarayan, yarım daire biçimindeki bölümü, sayvan …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kulaklı — sf. 1) Kulağı herhangi bir biçimde olan Küçük kulaklı. 2) Kulağa benzer çıkıntısı olan 3) is. Sapının ucunda kulak biçiminde iki geniş çatalı bulunan bir çeşit yatağan 4) is. İki tarafında tutulacak yeri olan yayvan tencere, kazan Birleşik Sözler …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Share the article and excerpts

Direct link
Do a right-click on the link above
and select “Copy Link”